Günlerden beri bekliyorduk…
CHP içindeki gelişmelerin hangi aşamaya geleceğini ve Ekrem İmamoğlu’nun nereye varacağını tahmin etmeye çalışıyorduk.
İstiyorduk ki “Değişim” talebinin içini, altını, üstünü doldursun, millet kararını ona göre versin…
Salı günü yaptığı basın toplantısında, kapsamlı bir açıklama yaptı.
Yaptığı açıklama ile ben, “Değişim” talebinin içini, altını ve üstünü doldurduğunu düşünüyorum.
Yani, 28 Mayıs genel seçimlerinde CHP’nin patlayan ön lastiğini değiştirmek üzere CHP’yi krikoyla kaldırılmış, devrilmesin diye de altı, üstü, sağlı solu takozlarla beslenmiş ve lastik değişimine hazırlanmaya çalışıyor diyorum…
Elbette siyasette konuşurken, siyaseten başarılı olmak, eğer hitabet yeteneğiniz var ise zor değildir.
Asıl zor olan, konuşarak belirlediğiniz hedefe doğru yürümektir.
İmamoğlu, basın toplantısında aslında bunu yaptı.
Hedeflerini belirlemiş, kiminle, kimlerle yola çıkacağını ortaya koymuş ve bu yol arkadaşlarının da “Millet” olduğuna karar vermiş görünüyor…
Diğer yandan, 2024 mahalli seçimlerinde açıkça İBB başkanlığına aday olduğunu belirtmedi. Ancak niyetini ortaya koydu.
Neden?
Çünkü siyasi parti disiplini bunu gerektiriyordu.
Şimdi top, genel merkezde.
Gayridemokratik bir şekilde İBB başkan adayını genel merkez belirleyecek ve İmamoğlu’nu da bu yapılanma içinde aday göstermeyebilirler.
Elbette böyle bir tavrın sergilenmesi halinde, CHP için ödenecek bedelin de yüksek olarak belirlenmesine neden olacaktır…
İmamoğlu’nun da belirttiği gibi, muhalefet partileri için hedef, muhalefette kalmak değil, iktidar olmak ve milletin istekleri doğrultusunda oluşacak programları uygulama hedefiyle seçime girmektir.
Hele ki bu muhalefet partisi “Ana muhalefet” durumunda ise.
İşte o parti şimdi CHP’dir ve günlerce yazdığımız gibi, kuruluş ilkelerinden vazgeçmeden, ancak dünyadaki gelişmelerini de dikkate alarak yenilenmek, topluma umut olarak karşılarına çıkmaktır.
XXX
ÖRT DE ÖLEK…
Buradan başka bir konuya atlayarak, toplumun bir sancısını daha ortaya koymak istiyor ve bir fıkra ile başlıyorum…
XXX
Moiz hastalanmış, yatak döşek yatıyor…
Hanımı, çocukları, daha doğrusu, tüm mirasçıları başına toplanmışlar.
Kimi iki gözü iki çeşme ağlarken, kimi Tevrat’tan parçalar okumaya başlamış.
Sanırsınız Moiz ölmek üzere…
Elbette bir de son gittilikcesine doktor çağrılmış.
Gelen doktor Moiz’in her tarafını dinlemiş, iki tıktık, bir şık şık muayene edip bitirdikten sonra, reçete kağıdını eline almış, başlamış yazmaya.
Moiz’in gözü, yazılmakta olan reçetede…
Reçetenin önsayfası bitmiş, arka sayfaya geçmiş doktor. Orası da dolduktan sonra altına da imzasını çakıp, en büyük oğluna verirken, “Bu ilaçları reçetedeki tariflerine göre kullansın, bir şeyi kalmaz” demiş…
Mirasçılar ne bekliyordu, ne oldu?
Tam bu sırada Moiz doktora; “Doktor… Bu ilaçlar kaç lira tutar?” diye sormuş…
Doktor, sakin bir ses ile “Eh… 100 lira civarında tutar” deyince, Moiz yorganı kafasına çekip, “Örtün de öleyim” demiş…
XXX
Ben bir emekliyim…
Ayda 7 bin 500 lira emekli maaşım var, dörtte biri de SGK tarafında kesiliyor. Bu kesinti de ayrı bir konu tabi ki…
Günde 15 adet ilaç alıyorum aksatmadan.
Kalp ilacı, diyabet ilacı ve Kanser ilacı.
Bunların hepsi de raporlu ilaçlar hiç biri de öyle ucuz bir ilaç değil.
Son kez, 3 aylık ve üç kalem, 10 adet ilaç reçetesi yazıldı, raporlu…
Maaşımdan 26 lira 48 kuruş kesilecek, elden de eczaneye 194 lira 65 kuruş ödenecek…
Şimdi ilaç kullanan tüm emeklilerin adına soruyorum, cücük gibi emekli maaşı ile bu farkı nasıl ödeyeceğiz?
Ödemede sıkıntı çekeceğimize göre, sonuç: Örtün de ölek gari…