Rahmetli İsmet İnönü, CHP Genel Başkanı ve Ana Muhalefet Partisi Başkanıdır…
Rahmetli Süleyman Demirel de ilk kez Başbakanlı koltuğuna oturmuş bir başbakandır…
Anıtkabir’de resmi bir tören vardır ve Başbakan olarak Süleyman Demirel önde yürümektedir ancak ikide bir ana muhalefet partisi lideri olarak arkasında yürümekte olan İsmet İnönü’ye dönüp dönüp bakarak yürür. Çünkü devletin kurucu kadrosundaki ve ikinci cumhurbaşkanı olan tarihi kişiliğin önünde yürüyor olması, kendisini rahatsız etmektedir.
Bunun farkına varan İsmet İnönü, yanına yaklaşıp; “Devlette gelenekler önemlidir. Sen başbakansın raht ol ve yürümeye devam et” der.
İsmet İnönü’den gelen bu uyarıdan sonra Süleyman Demirel, önüne bakarak en önde rahatlamış olarak yürür, törene devam eder ve töreni sonlandırırlar…
Süleyman Demirel, bu öğütten sonra, ömrünün sonuna kadar İsmet Paşa’nın devlet geleneklerini unutmaz…
XXX
Atatürk’ümüzüm ebediyete intikal ettiği gün, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanının, “Ana Muhalefet Partisi başkanı ve CHP genel Başkanı sıfatıyla Özgür Özel’in elini sıkarken, boy farkı nedeniyle tepeden baktığını ve umursamaz halini görünce şaşırmadım desem yeri…
Bir de bu karşılaşma için CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in ; "Merhabalaştık. Sadece el sıkıştık. Bu büyük matemde; siyasi parti farklılıklarının, siyasi rekabetlerin olmadığı bir ortamda olmak gerekiyor. Ata’nın huzurunda siyasi rekabet olmaz" demesine önce takıldım…
CHP Genel Başkanı Özgür Özel için önce “Çıtkırıldım” dedim.
Sonra, yukarıdaki anlattığım öykü aklıma geldi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bu sözleri ile CHP geleneğinden, edebinden ve adabında geldiğini ortaya koydu.
Bulunduğu yerin ve oradaki görevinin edep ve adabına uygun olarak davrandı.
Sonra “Çıtkırıldım” demekten vazgeçtim…
XXX
Bu arada Ankara’da hukuk tartışmaları var ve de olmaya da devam ediyor.
Hukukçu olmadığım için o konuya girecek değilim elbette. Diyeceklerim olsa bile, konu bu aşamada beni bir şekilde aşar.
Ancak “Dur bakalım n’olacak?” düşüncesi ile takip etmekle yetineceğim, şimdilik…
XXX
Şimdi ise diyeceğim odur ki, 10 Kasım Cuma günü, Ata’mız Kayseri’de nasıl anıldı, neler yapıldı?
Evet, devlet erkânı biraraya geldiler, saat 09.05 de Ata’mızın huzurunda oldular, saygı duruşunda bulundular, istiklal marşımızı da söylediler.
Bu tören, her ilde ve ilçe de zaten olağan tören…
Sonrasında ne oldu, bu tören ile iş bitti mi?
Galiba bitmiş, çok yazık…
XXX
Araştırdım, soruşturdum, memleketim Kayseri’de Atatürk nasıl anılmış diye…
Eğer şehrin her yerinden duyulacak şekilde sirenler çalındı ise, muhtemelen millet, olduğu yerde saygı duruşunda bulunmuş, sonra da günlük işlerinin başına dönmüş olmalılar.
Cumhuriyetin 100. Yılında gerçekten bu kadar ile kalınmış ise (İl Kültür Müdürlüğünün programları hariç ki katılımcıların çoğunluğunu öğrenciler oluşturmuş, onun dışında bir etkinlik olmamış…
Maalesef…
XXX
DEĞİŞTİRME ya da YENİ VE SİVİL ANAYASA…
Gündemdeki Anayasa konusunun siyasi boyutuna girecek değilim, beni hiç ilgilendirmiyor.
Konunun hukuki boyutun ile ilgili düşüncelerimi belirtmek istiyorum…
Görev yapmakta olan TBMM’sindeki 600 milletvekili ve siyasi irade, yürürlükteki anayasa hükümlerine göre görev yapmakta ve yapmaya da devam etmek zorundalar.
Mevcut anayasanın dışına çıkmaları mümkün değildir.
O zaman TBMM’nin iradesi, anayasa çerçevesinde yapılacak ise, anayasanın ilk dört maddesi yerinde duracak ve bundan sonraki tüm maddeleri, meclisin yasalarda belirtilen çoğunluğun oyları ile…
Bir; Halk oylamasına götürülebilir.
İki; Gerekli çoğunluk sağlanır ise, TBMM’sinde doğrudan kabul edilip yürürlüğe girer. Bu da ancak inatlaşma yoluyla değil, milli mutabakat yoluyla sağlanır.
Bunların dışına bir yol aramak, mevcut anayasa ve yasalara göre mümkün değildir.
Peki, olursa ne olur?
Bunu düşünmem bile…