Çam yok, çıra yok, gelen yooook giden yok.
Hele sinir bozucu siyaset haberlerinin getirdiği bıkkınlık…
Düzelmesi, insanların ömrünü alacak ekonomik ortam.
Bir de beyninizi kısa bir süreliğine de olsa dinlenmeye çektiğinizi sandığınız durumlarda bile akılınız, uzaya fırlatılan bilmem ne füzesinin uzay yolunda patlaması gibi patlamalar yaşatıyor insana…
Bu duruma ne ad koyarsanız koyun siz ancak benim hissettiğim duygularım bu.
XXX
Bir Kızılderili atasözü der ki…
“Vücudun senden izin almadan yaşlanır, Ruhun ise sen izin vermedikçe yaşlanmaz!”
Vücut ruhtan, ya da ruh vücuttan ayrıldıktan sonra hangisinin genç, hangisinin yaşlı olacağının ne önemi var?
Ruh vücuttan veya vücut ruhtan ayrıldıktan sonra ölen hangisi?
Vücudu toprağa verdik, peki Ruhu gören var mı?
Yaşını bilen var mı?
Ne zaman onun da öleceğini bilen var mı?
Yok…
O zaman beden ile beraber Ruha da rahmet eylesin Allah.
XXX
Yahya Kemal Beyatlı’nın “Sessiz gemi” şiiri şöyle…
Bütünlüğündeki güzellik bozulmasın diye tamamını aldım…
Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.
XXX
İşte hayatın tüm gerçeği bu şiirin içeriğinde…
Gemi ile yolculuğa çıkanların geri döneni olmamıştır da, giden gemilerin de kalkış limanına döndüğü hiç görülmemiştir.
İnancımıza göre mahşer gününde tekrar dirilteceğiz de, dirildiğimizde şeklimiz şemalimiz nasıl olacak, bilen var mı?
Bedeni terk eden Ruh ile mi diriltileceğiz, aynı ruh gelip bizi bulacak mı?
XXX
Diyeceksiniz ki bu adam yine kafayı yedi…
Orasını aslında ben de bilmiyorum.
Yedi mi gerçekten, yemedi mi?
Evet, unutkanlık diye bir hal baş gösterdi ama yani hastalık seviyesinde değil.
Anlatayım…
Geçtiğimiz 9 günlük bayram sürecinin içinde 4 günlük kurban bayramını geride bıraktık. Elbette uzun bir süreci kapsayan bayram tatilinde gördük ki, yine tatil yöreleri eskisi gibi doldu taştı.
Demek ki 9 günlük tatili, tatil yapılabilecek yörede geçirebilecek maddi güce sahip olan büyük bir kesim var.
Demek ki ekonomide yaşadığımız dar boğaz, herkes için değil…
Elbette kimsenin gelirinde giderinde gözümüz yok amma…
Acaba diyorum bilimsel olarak bu durumun da incelenmesinde fayda var mı?
Örneğin, bu süreci tatil yörelerinde geçirebilen nüfus sayısının genel nüfusa oranı ne?
Yo, bir şey olacağından değil de merakımdan…
Her ne hal ise…
Umarım tatiliniz, her şeye rağmen huzur içinde geçmiştir.
Tüm milletimize, gelecek günlerin sağlık ve huzur içinde geçirmelerini diliyor ve tekrar gündemlerimize geçiyoruz.
Sağlıkla kalınız…