Son yetmiş yıldan bu yana, zaman zaman havana suyu koyup dövüyoruz ama…
Ne yazık ki ne bizim huyumuz değişti, zaten suyun huyunu değiştirmek imkânsız idi.
XXX
Kurtuluş savaşı ile bağımsızlığa ulaştıran, ekonomik kalkınmayla da ekonomik bağımsızlığa kavuşmamızı sağlayan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm kurucu kadro, ülkenin ve milletin kuruluş amacına ulaşması için kalan son bir adımı da atarak çok partili demokratik sisteme de kavuşma çabasında idiler.
Bazı denemelerde başarılı olunamadıysa da, Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan liderliğinde 1946 yılında kurulan Demokrat Parti ile çok partili parlamenter sisteme de geçilmiş oldu…
Artık ülkede demokratik parlamenter sistem vardı ve DP, 1950 yılında “Yeter söz milletin” sloganı ile seçime girdi ve özellikle geçmiş dönemi acımasızca eleştirerek iktidara geldi.
İşte o tarihten bu yana, havanın içine koyduğumuz suyu dövmeye başladık…
Oysa İsmet İnönü, “Seçimi kaybettim ama bu benim en büyük zaferim” diyebilmişti…
XXX
Yine bir dostum, arkadaşım iki video göndermiş.
Birinde, adamın (!) biri, Peygamber efendimizin tuvalet ihtiyacını nasıl giderdiğini, uygulamalı olarak “Peygamber Efendimiz böyle yapardı” diye anlatıyor…
Hani Peygamber Efendimiz tuvalet ihtiyacını yaparken o da yanındaydı ya…
Hani Peygamber efendimizin hayatta olduğu dönemde tuvalet (Hela) yoktu, tuvalet ihtiyacı olan, rast gele bir yerde donunu indirip ulu orta ihtiyacını gideriyordu ya…
Şaka değil, adam uygulamalı olarak, inanarak, ciddi ciddi anlatıyor yaaa…
Ve ülkemizin geldiği nokta bu…
XXX
Diğer bir video ise Cübbeli Ahmet Hoca lakaplı din tüccarının bir soruya verdiği cevap…
Adam soruyor…
“Hocam, cennette huriler var diyorsunuz ya, cennette de kadınların kıskançlıkları ile nasıl baş edeceğiz?”
Cübbeli Efendi cevap veriyor…
“Cennetteki hurilerin kıskançlık duygularının bağlı olduğu sinir uçları alınmıştır. Orada kadınların kıskançlığını görmeyeceğiz…”
Hani Cübbeli Efendi birkaç kez cennete gidip, hurilerle muhabbeti koyulaştırdı ya, oradan biliyor elllaaam…
XXX
Bu kafalar ne kafasıdır, anlamak mümkün değil.
O kafaların içinde, beyin denilen organın bulunduğundan bile kuşkuluyum ben…
Aradan yetmiş seneden fazla zaman geçti, değişemedik, kafalarımızı bilimsel gelişmeye açamadık. Körü körüne bir gidişin içindeyiz.
Peki, ülkeyi aydınlığa kim çıkartacak, kim gerçekleri ortaya koyacak?
Elbette kurucu unsurların bugüne kadar gelen veya o ekibin eğitimi/eğitim sistemi ile yetişenler olmalı.
İşte o da CHP değdiğimiz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucu partisi olmalı diye düşünüyorum. İşin ilginç tarafı da yanıldığımı hiç sanmıyorum…
Ama neredeeee…
Adamlar koltuk sevdasına düşmüş…
Parti, her girdiği seçimde, gerçekleri topluma anlatamadığı için yamulmuş…
Böyle giderse iktidar yüzü görmesi bile kuşkulu…
XXX
Diyeceksiniz ki “Peki, CHP kadrolarının suçu var, kabul, milletin hiç suçu yok mu?”
Anlatamadım galiba derdimi…
Havana koyduk suyu, dövdük dövdük değişmedi huyu.
O huyu değiştirecek irade ve etkili çalışmanın eksikliğini anlatmaya çalıyorum ben.
Elbette o kafatası iç su ile dolu değilse…
Eğer su dolu ise o zaman ne kadar havana koysak da işlem yapsak, değişmez huyu…
Belki bir de yayık denemek gerekecek…