Yazının başlığı birbirinden ilgisiz üç kelime gibi geldi size değil mi?
Olabilir…
Ben şimdi o üç kelimeyi bir konu içerisinde biraraya getirip birleştireceğim….
XXX
Önce cennet ve kadın…
Din adamı kimliği ve kisvesi altındaki bazı kişilerin, bu iki kelime hakkında doğruları söylemediklerine inanıyorum.
Peygamber efendimizin bu konuda şu ifadeleri kullandığı rivayet edilir.
"Anne cennet kapılarının ortasındadır."
Ya da; "Cennet annelerin ayakları altındadır."
Elbette buradaki söylemde, her kadından söz ediyor diyemeyiz. Ancak namusu ile şerefi ile iffeti ile çocuklarına karşı annelik, eşlerine karşı da görevlerini layıkı ile yerine getiren kadınların çalışması, ekonomiye katkıda bulunması ve devlet görevi yapmasında ne gibi bir sakınca olabilir de ikide bir “Kadının yeri, evidir” diye saçmalar bu zındıklar?
Benim eşim, üniversite eğitimi aldı. Devlete 29 yıl bürokrat olarak hizmet verdi, iki tane eğitimli pırıl pırıl evlat yetiştirdi, eşim oldu, omuzbaşımda yanımda destek oldu, dik durdu. Günde beş vakit namazından da taviz vermedi ama siz zındıkların tarif ettiği, istediği gibi bir kadın da olmadı. Çarşafa girmedi, tesettür ile örtünmedi.
Ama siz zındıklar, sporda başarı gösteren, şerefi, namusu ile spor yapan kadının neden giyimini görürsünüz de başarısından söz etmezsiniz?
Haram yiyeni, yetim hakkına dokunanı, yalan söyleyeni görmezden gelir, bir tek cümle kuramazsınız. Çünkü sizler, hem dilsiz şeytanlarsınız, hem de din tacirlerisiniz…
Kadın cinayetleri hakkında tek kelime edenleri gördünüz mü?
Kız çocuklarına cinsel tacizde bulunanlara bir tek kelime edenleri gördünüz mü?
Peki kendini dünyaya getiren kişinin de bir kadın olduğundan söz edeni hiç duydunuz mu?
Duyamazsınız ve göremezsiniz. Çünkü bu mahlukatların hepsinin aklı başka yerde. Ama durduklar yer, toplumun içi…
Peki Yüce yaradan bu konuda ne diyor, hiç açıp da Kuran’da okudunuz mu?
Buyurun o zaman…
Lokman, 14 ve 15. Ayetler.
“Biz insana, anne ve babasına karşı iyi davranmasını tavsiye ettik. Annesi zayıflık üstüne zayıflık çekerek onu (karnında) taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (Onun için biz insana): 'Bana ve anne-babana şükret.' diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş, ancak banadır."
"Eğer anne ve baban, bilmediğin bir şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, onlara itâat etme. Ancak onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yolunu tut. Sonunda dönüşünüz yalnız banadır. O zaman ben size, yaptıklarınızı haber vereceğim.”
Demek ki neymiş?
Anaya da babaya da saygı göstereceksin ancak onlar sizi yanlış yola yönlendiriyorsa, sözlerine de karşı çıkacaksın…
Amaa, saygıda asla kusur etmeyeceksin…
Peki bu zındıklar, mahlukatlar ne yapıyor? Tam tersini. Gerçekten bu yalancıların ardında namaz da kılınmaz…
XXX
Gelelim faiz konusuna…
Bu konuyu defalarca yazdım, bir daha olabildiğince kısa yazmaya gayret edeceğim.
Başbakan ve Sayın Cumhurbaşkanı olarak, sanki çok kutsal bir kelime imiş gibi “NAS” kelimesini önüne koyarak, faizin haram olduğundan söz edip, banka faizini düşürerek ekonomi tepe taklak olduktan sonra, bir kenara çekilip tekrar faizin yükselmesine neden olunmuştur.
Oysa “Dürüst işleyen” ekonominin içinde adı faizdir ya da benim dediğim gibi varlıkların korunmasına yönelik banka işlemleridir ki, bu işlemler devlet kontrolu altında, devletin koyduğu kurallar içinde ve kazançlarından da devlete vergisi ödenmek suretiyle yapılan bir ticari işlemdir.
Ve bu işlemlerden elde edilecek kazançların “Faiz” olarak anılmış olsa da, Kuran’daki ifadesi ile “Riba”, yani tefecilikle karıştırılmaması gerekir.
Günlük ekonomik faaliyetlerin içindeki işlem, paranın kiraya verilmesi ve kiralanması anlamındadır ve kiranın da elbette bir getirisi götürüsü olacaktır.
Yeter ki devletin koyduğu kurallar içinde yapılsın ve devlete de vergisi ödenmiş olsun.
Buna itirazı olan bir tek din adamı varsa, buyursun ortaya çıksın, görüşelim.
Müftülük makamı çıkar mı?
XXX
İşte böyle değerli okurlar…
İnananların en çok istismar edildiği, kullanıldığı konunun benim açımdan doğrusu budur.
Takdir sizin diyerek üç kelimeyi nasıl birbirine bağladığımızı anlatmış olalım…