Cinayetin konusu, sadece insan hayatına son vermek değildir. Yoktan yere bir canlıyı cansız hale getirirken, diğer yandan yaşantınız içindeki başka şeyleri de yok etmektir…
Açıkçası, Kayseri’de uygulanan imar planlamasına ve yapılanmasına ben karşıyım arkadaş…
Belediye Meclisi üyesi olduğun 84-89 yılları arasında da karşıydım, şimdi de karşıyım.
Birilerinin çıkarlarını ön plana çıkaran bu yapılaşma, Kayseri’nin geleceği açısından da yanlış tercihtir…
Ama yapılıyor…
Ne yazık ki yapılıyor…
Üzüntü ile izliyorum ki, ısrar ile yapılmaya da devam ediliyor…
Ancak en üzüntü veren tarafı, Kayseri’nin kültürel yapısını da öldürecek şekilde yapılıyor, yapılmaya da devam edilecek gibi görülüyor…
Kayseri’de bağcılık bir kültürdür…
Geçtiğimiz günlerde yazdım…
Sevgili ağabeyimiz Halit ERKİLETLİOLĞLU, bu konuda bir kitap yazdı…
Görüyoruz ki, ovadaki bağlardan başlamak üzere, tüm bağların imar planı içine alındığını görüyoruz.
Bu iş, bilerek, isteyerek bir canlıyı öldürmekle eş değer davranıştır. Hiç kimse bana “Sen ne diyorsun be adam” demesin lütfen…
Kayseri ahalisi, her yaz o bağına göçecek, orada vaktini geçirip keyfini yaşayacak. Asırlardır gelen bir kültürdür bu…
Şehir merkezindeki yapılaşmalar ile kültürü hiçe saydınız, bari bağlarımızı olduğu gibi korunması yolunda lütfen çaba harcayın…
Ayrıca “Bağımıza imar geldi” diye el ovuşturan kişilere de sesleniyorum…
Gelecekte bu para hırsını öğrenecek, gerçeği görecek çocuklarınız, torunlarınız sizi hiç te hayırla anmayacaktır, bilesiniz…
Şehir merkezi konusunda yazdım, bir daha tekrarlamak istiyorum…
Bu yapılaşma ile merkez, nüfus yoğunluğunu kaldırmayacağı gibi, zeminin de sağlam olmadığını bilesiniz…
XXX
Değerli okurlar…
Bilim adamları defalarca ifade ettikleri gibi, Anadolu coğrafyası deprem bölgesidir ve hiçbir yerleşim yerimiz depremden bağımsız, özgür değildir.
Öncelikle bu gerçeği kabul edeceğiz ve oturup bu gerçek ile nasıl yaşayacağımızın planlamasını yapacağız.
Eğer bilimin ışığında hareket eder, ülke genelinde planlamasını yaparsak, Japonya’da olduğu gibi 9 şiddetinde deprem bile olsa zarar görmeden, hele insanlarımızın zarar görmeden atlatması hiç de zor değildir…
XXX
Elbette bu planlamalar ve bu gerçeğe göre yapılaşmalar kısa sürede gerçekleştirilebilecek işler değildir.
(11 ilde yaşanan deprem sonrasında meydana gelen yıkıntıların kaldırılması ve sonrasında yeni yapılanma, bir yıl içinde yapılması mümkün değildir. Hayal içinde olmayalım.)
O zaman kısa sürede ne gibi önlemler alınabilir, önceliği bu konuya vermemiz gerekecektir.
Bir yandan binaların kontrolünü yaparken diğer yandan olası depremlerde, insanları ilk ihtiyacı olan sağlığa uygunluk içinde barınma, beslenme, sağlık hizmetleri, çocukların eğitimine olanak sağlayan önlemleri hazır hale getirmek gerekir.
Bunlar zor şeyler olmadığı gibi, devlet, israfı kesmesi halinde çok çabuk bir şekilde yerine getirebileceği güçlü bir yapıya sahiptir.
Şimdiden hazırlanacak ekipmanlar, ülkenin dört bir yanında depolanarak hazır halde bekletilecek, ihtiyaç halinde en yakın yerden başlamak üzere bölgeye yetiştirilecektir.
Zor bir şey mi?
Hayır, hiç de zor bir şey değil…
Bu millet, bu hizmeti verebilecek güce her zaman sahiptir.
Ancak gerekli olan şey, liyakatli eller ile ülke genelinde planlamanın yapılmasına bağlıdır.
Boğazından keserek, üç kuruşluk gelirini bir kısmını milleti ile paylaşabilen yüce gönüllü, cömert bu milletin birlikte başaramayacağı hiçbir şey, önünü alamayacağı hiçbir felaket yoktur.
Yeter ki “Lider” niteliğini taşıyabilen liyakatli kişilerle yönetilsin…