Rahmetli babam, Aydın’da görev yaparken alışmıştı “Körüklü Çizme” giymeye. Söke’de ve o civarda körüklü çizme yapan ustalar vardı. Ben de bir zaman heveslendim ama, giyerken çizmeyi kolay da çıkarırken bayağı zor olur. Babamdan bilirim.
Dikkat ettiyseniz eğer, Ege dizi veya filmlerinde de özellikle “Ağa” kesimi, körüklü çizme giyerler.
XXX
Elbette şimdi siz bana “Nereden çıkarttın be kardeşim Körüklü çizmeyi, giyen mi kaldı? O filimlerde oluyor artık” diyebilirsiniz.
Aslında Ege yöresinde halen kullanılır ama az…
Haber sitelerinde bir haber okudum da oradan aklıma geldi.
Bir yozgat türküsü vardır, çok severim…
Nakarat kısmı, “Aynalı körük olmazsa ben gelin gitmem” der.
Bir bölümü de şöyledir…
“Gel dağları aşalım/Hilalde buluşalım/Girelim biz kolkola/Çamlıkta dolaşalım”
Ben bu bölümü, habere uygun olarak değiştirdim…
“Gel denizleri aşalım/ Beşparmak dağlarında buluşalım/girelim kolkola biz/Kıbrısta dolaşalım.”
Nakarat bölümüne şöyle başlıyorum…
“Ben körüklü çizme olmazsa, denizleri aşmam/Beşparmağa körüklü çizmem olmazsa ayağımı basmam/Körüklü çizmesiz kimseyle kolkola girmem/Kıbrısa da ayağımı basmam…”
XXX
Aslında haberi okuyunca o kadar çok güldüm ki, neredeyse gülme krizine girecek ve hastaneye kaldırılacaktım.
Haber özetle şöyle…
KKTC Dışişleri Bakanlığı tarafından BM kontrolünde bulunan Yeşil Hat üzerindeki Pile köyüne KKTC’den kolay ulaşımı sağlamak üzere hazırlanan Pile-Yiğitler Yolu Projesi, BM ve Güney Kıbrıs ile KKTC arasında gerginliğe sebep olmuş. BM Barış Gücü askerlerinin müdahalesi esnasında da 8 KKTC polis memuru yaralanmış.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yaşananların ardından, “BM’nin Rumların telkiniyle ortamı germesi sorumsuzluktur. Uluslararası hukuktan kaynaklanan hakların çiğnenmesine göz yumulmayacaktır” mesajı yayınlamış…
Mesajı yayınlarken de ayağında “Körüklü Çizme” ile de bir video eklemiş…
XXX
Gelelim “Gerçek” çizme olaylarına…
Fransa, 1936 yılında Suriye’ye bağımsızlık verdikten sonra, Suriye’den çekileceğini ilan eder. Suriye: “İskenderun Sancağı (Hatay) Suriye’ye bağlanmalıdır”diye diretir. Bu talep karşısında Gazi Mustafa Kemal Paşa, Fransızlara ve Suriye’ye karşı: “Bana çizmelerimi giydirmeyin!”diyerek gerekli cevabı verir.
Öte yandan ikinci dünya savaşı yıllarında Musolini, Ege adalarına ve Antalya’ya göz diker. Bunun üzerine zamanın Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Musolini’ye yönelik olarak; “Bana çizmemi giydirmesinler” der…
Atatürk’ün söyleminde, “Beni savaş meydanlarına döndürmeyin” mesajı vardı…
İsmet İnönü’nün mesajındaki incelik ise, Musolini’ye, Çizme şekline benzeyen “İtalya’yı çizmemle ezerim” vardı.
Bu sözler üzerine her iki muhatap da kuyruklarını bacakları arasına alıp geri çekildiler.
Adları değil, Kendileri “Devlet” adamı olan iki lider, asker ve ömürlerini savaş neydanlarında geçiren Gazi Mustafa Kemal Paşa ve İsmet Paşa, çoğu kez geceleri çizmelerini bile ayaklarında çıkarmadan. Dağlarda, sırtlarındaki “Kaput” yani asker paltosuna sarınarak uyumuşlardır.
Öte yandan onların giydiği çizme ise, fotoğraflarına dikkatle bakarsanız, “Körüklü” de değildir.
XXX
İşte bu nedenle haberi okuyunca çok güldüm…
Birincisi; çizmeyi TSK’da şimdi sembol halinde olan Suvari birlikleri giyiyor…
İkincisi; onların giydiği çizme körüklü değil.
Üçüncüsü; artık savaşmaya çizmeyle gidilmiyor.
Dördüncüsü; “Çizme”, Atatürk ve İsmet İnönü’ye has bir semboldür.
Yaaa Devlet bey…
Çizme, “Körüklü” de olsa giymek her babayiğidin harcı değildir.
Giyince gereğini yapacaksın, örneğin o çizmeyi, hadi körüklüsü olsan, giyince Taşucun’dan gemiye binip Kıbrısa çıkacaksın ki mesaj yerine vara…