Hemen ve kafadan ifade edeyim…
Azameti yüce ve ulu olan Allah'ın gönderdiği dine değil de, Hz. Muhammet’ten sonra Emevi ile başlayan, bugüne kadar da devam eden toplumdaki çıkar çevrelerinin başta sona kendi yarattığın dine sarılarak yapılan uygulama, milleti ne yazık ki uçurumun kenarına taşıdı...
Neden?
Çünkü Rahman ve Rahim Allah’ın kesin emrine uymamaktan, uydurulmuş, çarpıtılmış bir dine inanmanın sonucunda…
Büyük, ulu, yüce Allah, Kuran-ı Kerinde insanlara ilk emrini, yani farz olan ibadeti, Alak suresi 1. ayeti ile vermiştir.
“Yaratan Rabbinin adıyla oku!”
Yani; okumak ve öğrenmek Farz-ı ayındır. Farz-ı ayn demek; Mükellef olan her Müslümanın bizzat kendisinin yapması gereken farzdır. Her Müslümanın “Oku” emrine uyması din hükümlerine göre farz-ı ayn’dır.
XXX
Okumak, farzların birincisidir.
XXX
İkincisi ise yazmaktır…
Büyük, ulu, yüce Allah’ın ikinci emri ki bu emir de “Kalem” suresinde ifadesini bulur, yazmaktır. Söz konusu ibadeti ise, farz-ı kifaye olarak yerine getirmemiz gerekir.
Farz-ı kifaye: Müslümanlardan lüzumu kadar kimse tarafından yapılınca, diğerlerinin sorumluluktan kurtulduğu farzlardır.
Gelelim sonuca…
Okumak her Müslümana farz iken, yazmak ise yazmanın üstesinden gelebilenlere farzdır.
Okuyan ve yazabilen bizler için her iki eylem de farzdır ve boynumuzun borcudur.
Bizler yazıyorsak, çarpıtılmamış, değiştirilmemiş, çıkarlara göre yeni adetler uydurulmamış İslam dininin gereğini ve emirlerini yerine getirmek zorunluluğu altında yazıyoruz ve yazacağız.
XXX
İşte yazabilme becerisine sahip olanlara, Yüce ve Ulu Allah’ın “KALEM” suresi ile farz kıldığını belirttiği ilk 15 ayet.
1. Nûn! Yemin olsun kaleme ve satır satır yazdıklarına
2. Ki sen, cin tasallutuna uğramış değilsin; Rabbinin nimeti sayesinde,
3. Senin için kesintisiz bir ödül var.
4. Ve gerçekten sen, çok büyük bir ahlak üzerindesin.
5. Yakında göreceksin, onlar da görecekler,
6. Hanginizmiş fitneye tutulan, deliren!
7. Senin Rabbin, evet O'dur kendi yolundan kimin saptığını en iyi bilen. Ve O'dur kimin doğruya ve güzele kılavuzlandığını en iyi bilen.
8. O halde, yalanlayanlara itaat etme!
9. İstediler ki sen, alttan alıp gevşek davranasın/yağcılık edesin de onlar da yağcılık etsinler/yumuşaklık göstersinler.
10. Şunların hiçbirine eğilme, uyma: Çok yemin eden, bayağı-alçak,
11. Alaycı/gammaz, koğuculuk için dolaşıp duran,
12. Hayrı engelleyen, sınır tanımaz-saldırgan, günaha batmış,
13. Kaba/obur, bütün bunlardan sonra da soyu bozuk, kötülükle damgalı.
14. Mal ve oğullar sahibi olmuş da ne olmuş?
15. Ayetlerimiz ona okunduğunda şöyle der: "Daha öncekilerin masalları!"
XXX
İşte bu ayetler gereğince Büyük, Ulu, Yüce Allah’ın biz okuyan ve yazanlara “FARZ” kıldığı işi yapıyoruz. Çünkü bizim inandığımız İslam, Kuran’daki İslam’dır. Sonradan çıkarlar doğrultusunda çarpıtılmış İslamiyet değildir.
Bu inanç ile yazacağız ve yazmaya devam edeceğiz, her kim ne derse desin.
XXX
O zaman kısaca şu soruyu soralım…
Bilim ışığını bir kenara bırakarak, enkaz nasıl kaldırılacak ve bir yıl içinde projelendirme ve yapılaşma nasıl yapılacak?
XXX
Aydınlıkta yaşayan “Aydınlar “ bunu üsteleyerek sormayacak mı?
Karanlık tarafta olan sözde aydınlara, bu soruyu zaten size sormuyorum. Onlar ki, bir taraftan kendileri için ışık görmeden ortaya çıkmazlar, çıkamazlar…
XXX
Derdimiz, tasamız, acımız, 22. günde bile halen devam ediyor. Yıkıntılar altında kalan bedenlere tam anlamıyla ulaşıla bilindiğini sanmıyorum. Bu durumda haldır-haşır bu yıkıntılar nasıl kaldırılacak kısa zamanda?
XXX
Bütün bunlara rağmen, millet olarak umudumuzu yitirmedik, yitirmeyeceğiz de…
Mevlana şöyle diyor…
“Umut; hiç bitmeyen bahar mevsimidir, içinde kar da yağar, fırtınada kopar. Ancak çiçekler açmaya hep devam eder…”
Ülkemizin her zaman, her koşulda açan çiçek bahçeleri gibi görmeye devam edeceğiz
Ama…
Bilimden uzaklaşmadan…
Sahteciliği bize “Kader” diye yutturmaya kalkanlara inanmadan…
XXX
Şu ilginçliğe bakar mısınız?
İnsanların evleri tepesine göçmüş, şehirler moloz yığına hale dönmüş, o moloz yığınlarında kendilerine çıkar sağlamaya çalışanlar var. Çünkü o molozlarsa servet var, kamu malıdır.