Günlük yazımı yazıyor, bir sonraki yazım için gündemi takip ediyor, süzgeçten geçiriyor, yazılması gereken konuyu bulmaya çalışıyorum. Önümde hafta sonu hariç, tam 24 saatim var.
Bazen toparlamaya çalışırken yazının konusunu, aklıma ve dilime bir türkü takılıyor.
Düşünüyorum, ne alaka, yazı ile ilintisi ne ki aklıma geliyor da dilime dolanıp duruyor diye.
Türküyü orada bırakıp yazıma geçiyorum, sonunda türkü ile yazının konusunun ilintisini bularak başlığa taşıyorum…
Bu türkü de onlardan biri…
“Aman ey aman of / Gidiyom gidemiyom/ Az doldur içemiyom / Sen benden geçtin ama / Ben senden geçemiyom…”
Gelelim konuya, bakalım siz ilintiyi kuracak mısınız?
Bir de şunu söylemek istiyorum. Bu yazım sizi sıkabilir ama sıkılmadan okursanız yi olur…
XXX
Dünyanın en zengin adamı, bankacı, petrolcü, Yahudi David Rockefeller, kendi yazdığı “YÜZYILIN İTİRAFLARI” kitabında Türkiye’yi şöyle değerlendiriyor.
XXX
“Türkiye, coğrafi ve stratejik bakımından çok önemli bir ülkedir. Bu yüzden üzerinde daha fazla durmak istiyorum. Bu ülke bizim için çok önemlidir ve Türklere bırakılacak kadar önemsiz değildir.
1) Büyük İsrail Devleti’nin sularının büyük kısmının kaynakları Türkiye toprakları üzerindedir.
2) Türkiye Avrupa ve Asya arasında bir köprüdür.
3) Müslüman aleminde öncül ve demokratik tek ülkedir...
İslâmiyet’i yıkmak istiyorsak işe Türkiye’den başlamak gerekir. Bu Türkler aslında birleşip bir araya gelseler, karşılarında hiç kimse duramaz.
Bu yüzden, böyle bir ihtimale karşı ajanlarımız her an iş başında bekliyorlar. Türk devletlerinde anahtar mevkilerde adamlarımız var. Bunlar böyle bir ihtimali sezseler o anda Türkiye’deki huzur ve güven ortamını bozacak olaylar yaratırlar ve darbelerle bu tür bir birleşmeyi önleriz.
Medeniyetin kurucusu ve beşiği olarak Türkleri kabul edemeyiz; tam aksine entrikalar ile onların bu medeni miraslarına el koyarak, biz onları bütün dünyaya, barbar, hak-hukuk tanımayan bir halk olarak tanıttık ve bu alanda oldukça başarılı olduk. Sümer kralları Urukagina ve Urnammu çok Allah’lı bir cemiyet kurarak insanlar arasında adaleti korumak ve haksızlığı önlemek için kanunlar çıkararak çağdaş toplumlara örnek olurken bugün, tek Allah’lı bir halk olan Türkiye’de bizim çalışmalarımız sonucunda bütün medeni vasıfları; ahlak, terbiye, saygı, sanat, edebiyat, tarih yok olurken; fahişelik, rüşvet, hırsızlık, haksız kazanç ve soygun hüküm sürmektedir. Dünya çapında Türkiye’de yetişmiş, bir tane bilim adamları, sanat adamları, edebiyat adamları ve siyaset adamları yoktur!
Aslında Türkler, tarih kitaplarını açıp okusalar, bütün gerçeği görecekler. Ama Türkler için duyduğuna inanmak yeterlidir; okumak onlara çok zor gelmektedir. En kolayı, geçmişi öğrenmeden gece yatarken hissettiklerini kaleme alarak ertesi günü hüküm vermektir. Düşünün ki, hangi tesirin altındasınız ve kime kul olmaktasınız?
Ben de bu ana kadar en medeni ulus olarak İngilizleri görüyordum. Türk tarihini, Türk medeniyetini daha derinden öğrenince, konuyu değiştirdim.
Provokatörlerimizin / kışkırtıcılarımızın çalışmaları ile 1970’li yıllardan itibaren Türkiye’de sağ ve sol ideolojiler arasında adeta bir iç savaş yaşattık. Ülkeye koyduğumuz ambargo ile halk canından bezmiş, yağa, tuza, gaza muhtaç olmuştu. Birkaç kişi zenginleşmiş, halk ise sefalete düşmüştü. Provokatörler için halkı ayaklandırmak zor olmadı. Ülke o dereceye geldi ki, sokaklarda her gün elli altmış kişi öldürülüyordu. Bütün ülke terör korkusundan adeta sinmiş saklanmıştı. Binlerce Türk genci, bizim uydurduğumuz ideolojiler esasında can verdi. Zamanı gelince bilgimiz dâhilinde indirilen bir darbe ile terör bitti, ortalık sakinleşti. Çünkü kışkırtıcılar/provokatörler işi bitirmişler, geriye dönmüşlerdi. Burada oynadığımız oyun, milleti birbirine düşürüp çaresiz bırakmak ve onlara bir kurtarıcı göndermekti. Bu durumda o kurtarıcı, kim olursa olsun, anarşiyi–terörü bitiren, ölümleri sonlandıran insan olarak kabul görecekti. Bizim demokrasi uğrundaki mücadelemizin esası buydu.
Kardeşlik, dostluk, iyi niyet, dürüstlük, ahlaklı ticaret unutuldu. Binlerce sahtekâr, yalancı, hem devlet kadrolarını, hem bankaları, hem de özel şirketleri doldurdu. Türkiye’nin bugünkü manzarasının sebebi 12 Eylül 1980 ihtilalidir desem abartmam… Ülke, yapılanları görenler tarafından alttan alta kışkırtılmaya başlandı. Halk tepki koyuyor, sokaklar protestocularla doluyordu. Tepkileri azaltabilmek için tam o günlerde bir Kürt meselesi çıkardık. Önce, bir örgüt kurdurduk. Sonra küçük bir kasabaya baskın yaptırdık. Ülkenin gündemi bir anda değişti. Kürt PKK terörü, şehit edilen asker ve polisler, halka her sıkıntıyı unutturdu. Türkiye otuz yıldır bu mesele ile uğraşıyor. Sonuç almasını her defasında engelledik. PKK’nın reisini “idam edilmemek” kaydı ile biz teslim ettik. Otuz yıldır süren PKK terörü, Türkiye’nin ekonomisine büyük darbe vurdu. Binlerce insan bu terör dalgası içerisinde ölüp gitti. Türkiye, hem siyasi, hem ekonomik hem de toplumsal ve kültürel açıdan büyük kayıplara uğradı. Ülkenin düzgün hale getirilebilmesi için bize başvurmak zorunda kaldı. Biz de, onlara, Osmanlı İmparatorluğuna yaptığımız teklifleri yaptık. Kabul ettiler. Bu işler için harcadığımız dolarların birkaç katını kazandık ve Türkiye’yi içinden çıkamayacağı bir borç sarmalına yuvarladık.
Bugünkü Türkiye; yalancılığın, sahtekârlığın, halkı aldatmanın, bizlere hizmet etmenin içinde yüzüyor; Mustafa Kemal’in bizi reddetmesinin bedelini ödüyor. Böyle bir ülkenin uzun boylu yaşaması pek mümkün değildir.”
XXX
Yahudi David Rockefeller’in değerlendirmeleri ve Türkiye hakkındaki itirafları bu kadarla bitmiyor. Ben, önemli bölümünü aldım sizler için.
Ülkemiz, nasıl bu hale geldi?
Ekonomimiz neden çöktü?
Kimler bu halden sorumlu ve sorumlu olmaya devam ediyor, açıkça ifade edilmiş…
Şimdi, 1950 öncesi Türkiye’ye ve ekonomisİne bakın, bir de şimdilerde yaşadıklarımıza…
Akıl süzgecinizden geçirdiğinizde, siz de türküye katılacaksınız…
“Gidiyom gidemiyom / Az doldur içemiyom…”
İlinti kuramadınız mı?
O zaman “Yüzyılın itiraflarını” döne döne defalarca okuyun derim size.
Ama değerlendirmenizi Atatürk’ün şu sözünü de düşünerek yapın…
“Önce vatan, sonra devlet…”