Anlatayım be…
Bir masal anlatayım, tam da sırası şimdi, hadi başlayayım…
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; pireler berber, develer tellal iken, ben anamın beşiğini tıngııııır mıngır sallar iken, dünyanın ücra bir köşesinde bir ülke/devlet varmış.
O ülkede bir gün yerel yönetimlerin seçimleri yapılacakmış.
Ama onların seçimi sandıkta değil, çayırda oluyormuş ve güreşçilerin sonucu, performansına çayır hakemleri karar veriyormuş.
Bu nedenle…
Siyaset yapanların hepsi meydane çıkmışlar, birbirlerine el ense çekerken, arada basıları tek dalıp paça kapıyorlar ya da kafa kol Allah ne verdiyse dalıyorlarmış..
Oysa güreşin belden yukarı tutularak, yani “Grekoromen” sitilde, efendice yapılması gerekirmiş.
Hatta birisi, tüm işi azıya almış, diğer güreşçilere de arada bir tekme tokat girerken, esas rakibine övgüler düzüyor, “Gel gurban olduğum, belimden tut, yere çak beni, ben senin altında kalmaktan pek hoşnutum” diyormuş alenen.
Her ne kadar seyircilerin bir bölümü “Ulan… Böyle güreş mi tutulur, kendinize gelin” dese de, diğer bir kısmı, alkışlamaktan elleri şişiyor, bağırmaktan ses telleri arızalanıyorlarmış da haberleri bile olmuyormuş.
Bazıları, “Yapmayın kardeşim, bu güreş bizim ata sporumuz, yozlaştırmayın bu kadar” desede, aldırış eden yokmuş.
Güreşenler Allah ne verdiyse birbirlerine girişiyorlarmış…
O arada seyircilerin bir bölümü, kendi aralarında sohbet ederken, birisi demiş ki: “Kapışın kapışmaya da, hakem son düdüğü çaldığında kim galip, kim yenink göreceksiniz” demiş.
Öteki itiraz etmiş…
Hakem onların…
Çayır onların…
Seyirci onların…
Elbette ellerinden gelen her türlü faullü davranışları yapacaklar, sen…
Diyeceğim o ki, seyirci seyretmeyi bilmedikçe…
Kuralları bilmedikçe…
Güreş, güreş olmaktan çıkıp, kör döğüşü haline geliyor…
Daha da ilginç bir olay…
Başaltında güreşen bir güreşçi varmış.
Bu güreşçinin yaşı da ilerlemiş artık ama yenilmeye doymadığında hep meydana çıkıyormuş.
Son zamanlarda da meydana çıktığında, güreştiği rakibine tam yenilecek iken, başpehlivan, onun rakibinin ayağına bir çelme takıyor ve rakibini altına almasına yardımcı oluyormuş…
İşte bu nedenle de başaltı güreşçisi, meydanda her zaman başpehlivana yüksek sele haykırıyormuş…
“Aman başpehlivanım… Sen sakın çayırlardan ayrılma. Sen olmazsan nice olur bizim halimiz” diye yalvarıyormuş…
XXX
Nasıl masal ama…
Size bir şeyler hatırlatıyor mu?