Birkaç günden beri, sosyal medyada Ümit Yaşar Oğuzcan’ı bir dörtlüğü dönüp duruyor.
Dörtlük şöyle…
“Öyle bir açmaza düştü ki vatan,
Uyku belli değil düş belli değil.
Çöktü üstümüze bir kara duman,
Işık belli değil loş belli değil.”
Gerçekten de hal-i pür melalimiziz aynen bu…
XXX
Vatanın açmaza düşmesinin nedenleri apaçık ortada ve aklı başında hemen herkes bunu yıllardır anlatıyor ve biliyor…
Bir; akıldan uzaklaşmak…
İki; bilimden, ilimden, deneyimden uzaklaşmak…
Üç; liyakati bir kenara bırakmak…
Dört; “Yalnız ben bilirim” duygusunu öne çıkarmak.
Kahramanmaraş merkezli 10 ili kapsayan 7,8 büyüklüğündeki depremin 9’uncu gününde bunların hepsini gördük…
XXX
Beli birkaç gün sonra arama-kurtarma çalışmalarına tamamen son verilecek ve enkaz kaldırma çalışmalarına başlanacak.
Merak ettiğim şu; enkazların altında hayatını yitirmiş de olsa kimsenin kalmadığından emin miyiz?
XXX
Depremin ilk gününden bu güne kadar ve bundan sonra da enkazdan bir canlı veya hayatını kaybetmiş birini, birilerini çıkaranlara…
Gece gündüz demeden canla başla hayat kurtarmaya çalışanlara…
Bir dilim ekmek dahi olsa eline alıp yardıma koşanlara…
Evlerinde oturan ve ellerinden hiçbir şey gelmemenin acısını yaşayanlara varıncaya kadar top yekûn ülke ve millet olarak acıyı paylaştık…
Yakınlarını kaybedenlere sabır diliyorum.
Yaralılara acil şifalar diliyorum.
Ve…
Bu saatten sonra artık aklımızı başımıza almamızı ve yanlışlıklar yapmamamızı umuyorum.
XXX
Peki, bundan sonra ne yapılacak?
Belli ki bu felaketin altından bir şekilde kalkılacak, millet olarak bizler, felaketin altından kalkabilecek güçteyiz ve bunun da bilincindeyiz…
Ancak bildiğim ama düşünmek bile istemediğim şu ki, bunu başarmaya çalışırken de deprem felaketi sonrası yaşadığımız sürecin benzerini yaşayacağız.
Ümit Yaşar Oğuzcan’ın şiirini bir kez daha gündeme getirmekten nasıl kaçınırız, ben şimdi onu düşünüyorum…
Siyasi gaileler (sıkıntı, dert, keder) ile davranmaya devam edersek…
Bir kez daha ama bu kez öfkeyle karışık okuruz o dörtlüğü…