Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçiminden önce, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ arasında bir mutabakat metni imzalanmış ama…
Ne partisinin ne de partisindeki diğer yetkililerinin haberi var ne de ittifak içinde olduğu diğer partililerin.
Kılıçdaroğlu’na göre bu mutabakat metni iki kişi arasında yapılmış ve iki kişin namusuna emanet edilmiş.
Eeee…
Ümit Özdağ içini de dışını da her tarafını apaçık ortaya koydu ve CHP parti yetkilileri yalanlarken, kendisi hepsini de ters köşe yaptı…
Açıklamaya göre, Ümit Özdağ’ın özelliği ne ise, partisine İçişleri Bakanlığı dâhil üç bakanlık ile MİT Müsteşarlığı verilecekmiş…
Diğer iki bakanlık da Adalet Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı olsaymış bari onları da kayıt altına aldırsaymış Bay Kemal’e, fıstık gibi olurmuş…
Ayrıca, “Namusa” emanet n’oldu?
XXX
Değerli okurlar…
CHP, bugüne kadar tarihinin içinde böylesine sorumsuzluk gösteren bir genel başkana rastlamadı ve bu da gösterdi ki, Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlıktaki süresi doldu.
Teşkilatın istediği de bu değil mi?
Aynen bu…
Kendi çevresi ile birlikte artık partinin yönetiminden çekilmelidir.
Vesselam…
XXX
SANA NE BE, SANA NE…
Bu aralar Türkiye’de en çok konuşulan konulardan biri ve aynı zamanda ülke olarak sevinç kaynağımız, Türkiye Kadın Voleybol Takımının dünya şampiyonluğu. Aynı dalda diğer takımlarımız da dünya çapında başarılarını sergilemeye devam ediyorlar. Hepsiyle gurur duyuyoruz ve sporcularını kutluyoruz.
Kadın Milli Takımımız içindeki bir sporcunun özel hayatı üzerinde kopartılan fırtına ile bazı odaklar takımın başarısını gölgelemeye çalışıyorlar.
Buna karşılık, söz konusun sporcumuza, yine dünya şampiyonu, başarıları ile göğsümüzü kabartan Tekvandocu Kübra Dağlı, "Sporcuların cinsel yönelim tercih ya da dini tutumlarını bir kenara bırakıp sadece başarılarını tebrik etmek çok zor olmasa gerek…" dedi, adı geçen sporumuza destek verdi…
Bunun üzerine, hem voleybol takımındaki sporcumuza hem de bu kızımıza saldırılar başladı.
Bizler, bu kızlarımız ile gurur duyuyoruz ve hiçbir zaman giyim tarzını, spordaki başarısını örtülmesine izin vermiyoruz.
Görevi, camide namaz kıldırmak olan, ama haddini aşarak zehirli dilleri ile sağa sola çamur atan “İmam” kılıklı biri, Halil Konakçı imiş ismi, "Başörtülü olduğu halde eşcinsel birine sahip çıkmak, eşcinsel olmaktan daha haysiyetsiz bir durumdur."
Demek gafletinde bulunuyor.
Yetmedi…
Adının önünde “Prof. Dr.” Gibi akademik bir unvana sahip olan gerici zihniyetin temsilcilerinden Ebubekir Sofuoğlu'ndan geldi.
"Siz hani sporcunun ahlâklı olanını seviyordunuz. Toplumda masum çocuklar var. Spor yapıyor diye sapkın-lezbiyen ilişki biçimini milyonların gözüne sokmaya kimsenin hakkı yoktur?”
Her ikisini de kınıyorum…
Ne camide “İmam” olabilirler, ne de akademik unvanları arkasında eğitimci…
Ve sesleniyorum ki her ikisine de…
Sana ne be, sana ne, sen gelen başarıyı göremeyecek kadar gözlerinizi kör edenler, size ne?