Umutlar vardı…
Beklentiler büyüktü…
Emekli ve dar gelirli, ay ortasını zor getiriyordu…
Hatta maaşlar, geldiği gün bitiyor, ay sonu nasıl gelecek diye karalar bağlayıp düşünüyorlardı.
Ama önümüz Ramazan ayı ve devamı da “Bayram” idi…
Geçen yıllarda “Bayram ikramiyesi” adı altında 2 bin lira ödenmişti, bu yıl acaba en azından, hiç olmazsa, biraz insafa gelirlerse, kendi israflarından kısıp da emekliye en azından bir 5 bin kağat
Öderler miydi?
Gerçi 5 bin kağıdın da artık bir hükmü kalmamıştı ya, olsun, akmasa da damlamış olurdu.
Tren istasyonunda yolcu bekler gibi, gelip geçen trenlere bakıp da bizim tren in gelmesini bekliyorduk…
Geldi…
Camı açtı, oradan seslendi…
“Emeklilereee, bu bayramdaaaa, üç bin liraaaa ikramiyeee vereceğiz…”
Yolcuları mı geldi, gelmedi mi, geldiyse nerede, gelmediyse treni mi kaçırdı?
Bekleşenlerin hepsi şokta…
Sonra trenin camından kafa çekildi, cam kapandı, tren geçti gitti…
Tüm emekliler, dar gelirliler birbirlerinin yüzüne bakıyorlardı. Ne demek oluyordu? Bayrama gelecek misafir nerede kalmıştı, yoksa trene binememiş miydi? Bindi ise bu misafir, onların beklediği misafir değildi ki…
Şaştılar da kaldılar…
“Acaba” dediler, “Bir dahaki treni mi beklesek, hani “Ek sefer koyduklarını duymuşlardı, belki o trenden çıkardı bekledikleri misafirleri…
Ek seferin geleceği saati, kırmızı şapkalı hareket memurundan öğrendikten sonra, kös kös arkalarına dahi bakmadan istasyondan ayrıldılar.
XXX
Şubat, bildiğiniz gibi, halk arasında “Güdük ay” olarak bilinir, ya 28 gündür ya da 4 yılda bir 29 gün…
Bu yıl, o 4 yıldan biri ve Şubat 29 gün…
Ayın ortasına geldik, cep delik cepken delik…
Ay’ı ortaladık da bizim ortaladığımız Ay’a iktidar öyle bir vole çaktı ki, AY çatala takıldı…
Şaştık da kaldık…
Oysa bizim forvet de vardı, Ay’ı iktidar kalesine vole ile olmasa da sert bir şutla filelerle buluşturması gerekiyordu.
Neden çakamadılar acaba diye düşündüm ve buldum…
Demek ki bizim forvette, Atatürk’ün dediği gibi “Zeki ve çevik” olanlarımız yokmuş.
Hepimiz de uyuşukmuşuz ki, bu golü yedik de sesimiz bile çıkmıyor.
Vallahi yarar, ne diyelim…