Toptan bakkaliye yaptığımız dönemlerdi…
Çalışanlarımızdan ikisinin adı da Ahmet idi. Birinin boyu kısa, ötekinin boyu uzun ama, çapraz yürürdü biraz. Küçük Ahmet, aynı zamanda diğerlerinin de başı idi.
O neden Boyu kısa olana Küçük Ahmet diye seslenirken, diğerine de Çap Ahmet diye seslenirdik…
Çap Ahmet, uzun boylu çelimsiz görünür ama, hikayede görüntüsü ile gerçeğini fark edeceksiniz…
XXX
Gelelim hikaye bölümüne…
Günün birinde rampada il dışında gelen müşterilerden birinin kamyonu yükleniyordu.
Küçük Ahmet, Çap Ahmet’e “ pirinçten bi çuval…” der.
Yani, Çap Ahmet, 120 kiloluk pirinç çuvalını istifinden alacak sırtına, kamyona götürecek, tahta kalasını üzerinden yukarı doğru çıkarak kamyona burakacak.
Gideceği mesafe de yaklaşık 30 metre filan var.
Çap Ahmet, istiften 120 kiloluk pirinç çuvalını alır sırtına, tam kalasın yarısına gelir ki, Küçük Ahmet Bağırır…
“Lan o’lum… O sırtındaki pirinç Z pirinç, ben sana B pirinç demedi mi?”
Birkaç çeşit pirinç olduğu için harf ile ayrım yaparlardı…
Çap Ahmet, kalas rampanın tam orta yerinde, 120 kiloluk pirinç çuvalını sırtında kaldırıp yere atarken, aynı zamanda da söylenmeye başlar…
“Burası ilk mektep mi lan, yok A pirinç, yok B pirinç yok Z pirinç. Götürmüyomlan…”
Dedikten sonra, ardından da sin-kaflı bir küfür sallar…
Kamyonu yükleyen ekip, Çap Ahmet’in tavrı karşısında donup kalırlar ama, o ilk şaşkınlık geçtikten sonra hepsi de gülüşmeye başlar.
Neyse, artık doğru pirinci başkası götürür de olay tatlıya bağlanır.
Bize bunu anlattıklarında da biz de gülmekten kırıldık.
XXX
Bu hikayeyi bir yere bağlayacağım elbette.
Ben, diyabet hastasıyım…
Kalp hastasıyım ve sonunda da Prostat kanseri teavisi gören birisiyim…
Doktorlarım sayesinde sorunum yok, Allah’a şükürler olsun, ama günde 15 adet ilaç kullanıyorum…
Her gün bu ilaçları alırım
Ama birisi var, insilün iğnesi kullanırım. O iğne, her gün bedenime girer çıkar.
Hepsi de raporludur. Yani doktor, “Diyabet hastasıdır, insilün iğnesi vurulacak” diye rapor yazmıştır ve reçetesi yazılır, gider eczaneden alırız.
Diğper ilaçlarımın tamamı da öyledir…
Bugüne kadar dikkatimi mi çekti nedir bilemiyorum. Cücük kadar emekli masaşı ile geçinmek zorunda olduğum için, kuruşun hesabını yapıyoruz ya evcek…
Perşembe günü reçetemi yazdırdım.
İçinde de 3 kutu insülün iğne ucu var ve eşim, ilaçları almaya gittiğinde, iğne uçları için 870 lira fiyat farkı istemişler.
Eşim, 3 kutudan ikisini almış ve 580 lira fark ödemiş…
Almak zorundasın…
İnsilünü koluna tutunca, iğnesiz içeri girmiyor ve o insülin de kullanılacak, çaresi yok…
Gelelim hikayeye bağlamaya…
XXX
Hayırdır yaaa…
İlk mektepde, orta mektepde matematik dersine mi girdik?
Problem mi çözüyoruz ya abi?
328 lira ilacın bedeli…
Bedelinin 38 lirasını devlet ödüyorsa, sigortalı cebinden kaç lira öder?
Ben aldığım ilaçların, raporlu ilaçların, hastalıklarımın adı konulmuş, raporu yazılmış ilaçlarımın bedeline fark ödeyeceksem, cücük kadar maaş ile nasıl geçineceğim birisi bana akıl versin…
Yoksa Çap Ahmet gibi, “Başlarım sizin ilacınıza, mektep mi lan burası da hesapların içinden çıkamıyoruz“ diyerek ilaç almaktan vazgeçip, hayatımızı akışına bırakıp da ölümü mü bekleyeceğiz?
Hele biri bana bunu bir anlatsın arkadaş yaa…