Ölümle burun buruna gelmek ya da yanınızdan teğet geçmesi nasıl bir duygu sizce?...
Hem de bir değil birçok kez…
XXX
“Irak’ın (o zamanki) başkanı Saddam’ın yanına gidin” dediler, gittik.
Gıda maddesi ihtiyacı varmış ülkesi halkına dağıtmak için. Anlaştık ve döndük. Bundan sorası ticari faaliyet, orasını anlatacak değilim.
Ama Bağdat’ta bir ev-ofis kurduk ki iletişim sağlıklı olsun…
XXX
ABD, Irak’ın kuzeyinden giremedi, Basra körfezinden yürürken, aynı zamanda da hava harekâtı ile Bağdat’ın kritik binalarını vurmaya başladı.
Elektrikler kesik, karartma uygulanıyor.
İki katlı evin geniş bahçesinde gece oturuyoruz ve ne olacak diye endişe içinde bekliyoruz.
Önce müthiş bir aydınlanma, ardından büyük bir patlama ve sonunda da bombanın düştüğü noktadan yükselen duman ve yangın görüntüsü…
Bir değil, iki değil beş değil…
Ya yerleşim bölgesine de düşerse!
Ya o düşen yer bizim bulunduğumuz yer olursa!
XXX
ABD askerleri Bağdat’a girdi…
Bizim evin yakınındaki meydanda bulunan ve televizyonlarda izlediğiniz gibi, Saddam’ın heykelini yere indirdiler.
Hatırlar mısınız?
Şipitik terliklerle heykelin baş bölgesine vurarak çığlıklar atıp da havaya ateş eden Bağdatlıları?
(Irak halkı, daha sonra Saddam’ın ABD tarafından devrilişine katkıda bulundukları içi çok pişman oldular ama iş işten geçmiş, sarı öküz elden gitmişti. Tarih, ileriki yıllarda bunu elbette nedenleri ile birlikte yazacaktır.)
XXX
Hava karadı…
Elektrik kesik…
Sınırlı kullandığımız jeneratörün benzini de bitti, hava sıcaklığı da o saatlerde 45-48 derece civarında. Evin içinde oturmaya imkân yok, o saatte benzin almaya gitmek de biraz yürek ister. Zaten açık istasyon da bulmak imkânsıza yakın.
Bahçede elektrik gelsin de soğutucuyu çalıştırıp uyuyalım diye bekliyoruz.
Çok yakınımızdan bir gürültü ve ardından da silah sesleri gelmeye başladı.
N’oluyor diye merak ederken, oturduğumuz yerde yere uzandık. Kafamızın üzerinden mermiler ıslık çalarak geçiyor, kıpırdayamıyoruz.
Sesler kesildi, bahçe kapısında ellerinde keleş denilen silah ile iki kişi belirdi…
Biz şaşkınlık içinde onlara bakarken, açıkladılar…
Evimizin karşı çapraz köşesinde bulunan depoya hırsızlar saldırmış, onları püskürtmüşler…
Tercüman aracılığı ile onlara “Rasat gele ateş açılır mı, tepemizden geçiyor mermileriniz” dedim.
Adamlar gitti…
Elektrik gece saat 1.30 gibi geldi, yattık…
Sabah kalktığımda, akşamdan yıkayıp da bahçeye kurusun diye astığım t-şhirtümü almaya gittiğimde gördüğüm manzara karşısında buruk bir gülümseme tuttu beni…
Akşam baçımızın üstünden geçen mermilerden biri duvara çarpmış, oradan da t-shirtin yakasına düşmüş ve düştüğü yeri de yakmış…
Ya içinde ben olsaydım!...
XXX
Bugünlük bu kadar…
Sağlıcakla kalın…