Farkında mısınız bilemiyorum, başlıktaki dört kısa kelimenin birbirine benzerliği ilk ve son harflerinin aynı olması, sadece ortadaki harfler ı, i ve u, ü olarak değişiyor.
Bu kelimeler daha doğru ifade ile ekler, cümlenin gelişine göre değişiyor.
Ancak esas konu, ülkemizin uzun süreden beri mış, miş ve muş, müş eklerine ihtiyaç duyan cümleler ile yönetiliyor olması.
Bu dört ek, aslında “Hikâye” ya da “Masal” anlatılırken sıkça kullanılan eklerdir.
Bir var mış, bir yok muş. Evvel zaman içinde bir ülkede bir kral var mış. O kral, tebaasına hep eziyet eder miş. Halk düşün müş, taşın mış, “Bu kraldan nasıl kurtuluruz” de miş. Biri çık mış, sivri zekalıy mış, “Demokrasiye geçelim” de miş. Bir başkası “Demokrasi ne ki” diye sor muş…”
Hikâye bu ya, masal bu ya, sonuna mış, miş, muş ve müş ekle, anlat gitsin.
Örneğin…
Ülke, ekonomi düzeliyor muş gibi yönetiliyor muş.
Emekli, işçi, memur, dar gelirli, küçük esnaf, sanayici, çiftçi ve tacir hayatından keyifliy miş gibi anlatılıyor muş.
Toplumun hiçbir derdi yok da hayatından tat alıyor ve geçimini harikay mış gibi gösteriliyor muş…
Daha da önemlisi, yoksulluk yok muş, yokluk da yok muş…
Çay ekicisi taban fiyattan memnun muş…
Fındık üreticisi de memnun muş…
Buğday üreticisi de memnun muş…
Karpuz, kavun üreticisi de memnun muş, ürünlerini sokağa dökmüyor muş.
Domates üreticisi de dökmüyor muş…
Hayvan üreticisi üretemiyor mu, vatandaş pahalılıktan et tüketemiyor muş.
Biber üreticisi de öyleymiş.
Antep fıstığı üreticisi, bir görseniz, ayakları sevinçten yere değmiyor muş.
Çiftçiye tarım desteği veril miş, çiftçi; Allah’tan daha ne isteriz de miş…
Lafı bugün gelin fazla uzatmayalım…
Siz de aklınıza gelen mış, mişi muş ve müş eklerini ekleyerek cümleler kurmayı deneyin bakalım ne kadar hikâye, masal çıkacak.
Bu ekler, sizin geleceğiniz ilgilendiriyor muş.
Hadi bana eyvallah mış, miş, muş ve müş…