Bugün, olası genel seçimde yapılacak veya yapılması gündeme gelecek ittifaklar üzerine düşüncelerimi ortaya koymak istiyorum.
Doğrudur veya yanlıştır orasına bakmadan ifade etmeliyim ki, benim kanaatim de o yönde.
Yani CHP “Türkiye ittifakı” söylem ile tek başına gireceği genel seçimlerde iktidar olması olası görünmemektedir.
Elbette bu durum, CHP’nin kusuru değil, sandığa gidecek olan seçmenin, bir taraftan ağlaması, diğer yandan da kendisini bu hallere düşürenlerin inanılmaz bir şekilde halen peşlerine düşmelerinden kaynaklanmaktadır.
Bakın geriye doğru…
Ülke 6 Şubat 2023 tarihinde bir deprem gerçeği yaşadı. Öyle ki, Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi merkezli, gece saat 04:17’de, 7.6 şiddetinde yaşanan bu depremde 11 ilimiz etkilendi, Kahramanmaraş ve Hatay ve Adıyaman, en çok etkilenen illerimiz oldu.
Ardından genel seçim geldi, büyük vaatler yapıldı, olmadı “Bize oy vermezseniz” diye tehditler savruldu, yerel seçimlere sıra gelince “Belediye bizden olmazsa” dediler yine tehdit ettiler.
Sonuç?
Adıyaman ili dışında bütün illerde Cumhur ittifakı seçimi kazandı ve o illerde de halen depremzedeler feryat, figan ediyorlar…
Ne diyelim?
Diyecek çok sözümüz olur, ancak ahlakımıza ve anlayışımıza sığmaz, elimizde bulunan toplum da ne yazık ki bu kadar.
Önümüzdeki il genel seçimde, “Türkiye ittifakı” söylemi ile seçime girecek CHP’nin, hangi ittifak ile seçime girip de iktidar olacağını düşünürsek…
Saadeti, Gelecek ve Deva partisini gördük…
Aldıkları cücük kadar oy katkıları ile grup kuracak kadar milletvekili sayısına uylaştılar ki, kendileri bile hayret ettiler.
İlk genel seçimde kim ile ittifak yapacak CHP?
Ümit Özdağ ile mi? İttifaka girmek için içişleri, dışişleri ve milli savunma bakanlığını isterim gibi akla ziyan dayatmalar ile ittifaka girer mi?
Diğer partiler ile girse, katkı ne olur, orası da tam belli değil.
Ancak, AKP, MHP ve YRP’nin eğer anlaşabilirlerse birlikte girecekleri genel seçimlerde tekrar iktidar olacakları açıkça ortadadır.
XXX
KİLİT TAŞI…
Gelelim kilit taşı konusuna…
Analiz olarak düşüncelerimi ortaya koyduğum görüşüme bir hikâye ile son varmak istiyorum. Aslında bu hikâyeyi herkes bilir, ancak hikâyeler, yeri geldiğinde defalarca anlatıldığında konunun üzerine “Kilit taşı” gibi cık oturur.
Kilit taşını elbette bilirsiniz. Taş kemerlerin tam ortasına konulan son taştır, kemer o zaman yıkılmaz. Cami kubbesinin tam ortasına konulan son taş gibi…
Hikâye şu…
Ağa, akşam üzeri kâhyayı yanına çağırır ve “Yarın sabah erkenden ilçeye gideceğiz, hazırlık yap” der.
Kâhya, sabah erken kalkar, hazırlıkları tamamlar, ağanın atını eğerler, binek taşının yanına çeker. Ağa, konaktan çıkar, başında fötr şapkası başında, yeleği, üzerine takılı köstekli saati, ayağında kilot pantolonu, en has deriden körüklü çizmesi ve elinde kamçısı, binek taşının yanına gelir, ata biner.
Kâhya ise, balında sekiz köşeli şapkası, sırtında bir ceketi, ayağında şalvarı ve yemeni ayakkabı…
Ağa süvari, kâhya piyade, ilçeye doğru hareket ederler…
Aslında ilçe, bugünün şartlarında araba ile en fazla 5 dakikalık bir mesafededir ama yaya olunca bir saat kadar sürecektir.
Yolun yarısına gelince bakar ki tam yolun ortasında bir sığır tersi, dumanı üzerinde halen tütüyor…
Aklınca bir muziplik gelir ve kâhyaya döner; “Kâhya, şu sığır tersinden bir parmak ye, atı sana vereyim…”
Kâhya, zaten yorulmuştur ve “Bir parmak yesem bişi olmaz” diye düşünür ve bir parmak alır…
Ağa attan iner, kâhya ata biner ve böylece kasabaya girerler.
İşleri biter ve dönüşe geçerler.
Kâhya at üzerinde süvari, ağa yanında piyade…
Tam o sığır tersinin yanına geldiklerinde, kâhya bu görüntü ile köye girmenin yakışık almayacağını düşünür, ancak o bir parmak da ciğerine işlemiştir, acısını çıkarmak gerekir.
Ağaya döner, “Ağa... Şu sığır tersinden bir parmak al atı ben sana geri vereyim” der.
Ağanın canına minneti hemen bir parmak da o alır, kâhya attan iner, ağa ata biner.
Böylece köye girerken ağa atta süvari, kâhya yanında piyade…
Konağa varırlar, kâhya atın başını tutar, binek taşını yanına çeker, ağa attan iner, konağa doğru giderken, kâhya akasından seslenir…
“Ağa… Biz köyden çıkarken sen atta süvari, ben yanında piyade idik, köye döndük, sen yine atta süvari, ben yanında piyade… Şimdi aklımın almadığı şey şu; biz o sığır tersini neden yedik ki?”
XXX
İkide bir sığır tersi parmaklıyoruz ama hala akıllanmış değiliz…
İşte bu da kilit taşı bir hikâye…