Bildiğiniz gibi biz, yazılarımızı yazar, gazeteye göndeririz ve bir gün sonra okunur. Aslında tüm gazetelerde böyledir.
Depremin 8’inci gününü yaşıyoruz ve geçtiğimiz Pazartesi gününden bu yana tüm ulusal televizyon kanalları, bölgeye gönderdikleri muhabirleri ile tam gün deprem bölgesinden yayın yapıyorlar.
Bu kanallarda başka hiçbir programa yer verilmiyor, ya da katılımlarla yorumlar yapılırken, ekranın orta yerinde de yine deprem bölgesinden görüntüler veriliyor.
Vatanımızın 1o ilinde felaket yaşanıyor ve diğer illerden olanaklar dâhilinde yardımlar gönderilirken, giden yardımlar bölgede nasıl kullanılıyor?
Diğer yandan, daha çökmüş konutlardan başına varılamayanları olduğunu da biliyoruz ve onların altından canlı çıkabilmesini umuyor ve diliyoruz…
XXX
İzlerken bu görüntüleri, ilginç olaylara da rastlıyoruz.
İşin daha da ilginci, bunların farkında olmayışımız, olamayışımız.
Örneğin…
Bir enkazdan canlı çıkarılmasına çalışılıyor.
Arka planda avazının çıktığı kadar bağıran birisi; “Tekbiiiir, Allahu Ekber” diye bağırıyor…
Bütün dünya biliyor ki, bu slogan, kendilerini herkesten daha Müslüman sanan, İŞID, El Nusra gibi kelle kesen terörist odakların sloganıdır.
Türk askerinin başını da aynı sloganla kesenler de bunlardır…
Allah’a inancımız sonsuz. Kimseyi ilgilendirmese de, bu konuda kimseye hesap vermek zorunda olmasak da, şükür ki inancımızdan kuşkumuz yok.
Peki, soruyorum o zaman bu sloganı atanlar kim ve orada ne arıyorlar?
XXX
Gelelim ikinci ilginç olaya…
Türkiye'de mobil iletişim, Şubat 1994'te Turkcell'in hizmete girmesiyle başladı.
O tarihlerde “Seyyar telefon” ya da cihazı cepte taşınabildiği için “Cep telefonu” diye adlandırdığımız bu hizmeti alabilmek için Türk Telekom’a başvurulurdu ve o tarihlerde Türk Telekom devletin idi…
Hatırı sayılır hat parası ödenirken, yine hatırı sayılır cepte taşınabilen telefon cihazına para ödenirdi.
Sonra başka GSM servis sağlayıcıları da geldi Türkiye’ye ve hepsi de yabancı.
Söz konusu servis sağlayıcıları, 1999 depreminde de çöktü, 6 Şubat’ta yaşadığımız 10 ilimizdeki deprem felaketinde de çöktü…
XXX
Amaçları sadece kese doldurmak, milletten topladıkları paraları cukkalamak olan söz konusu servis sağlayıcıları ile ilgili bir sorununuz olsa, “Müşteri hizmetleri” diye bir telefona bağlanıyor ve derdinizi anlatmaya çalışıyorsunuz.
Karşınıza çıkan kişi, ilk olarak “Hizmet kalitesini” öne sürerek, konuşmaların kayıt altına alındığını söylüyor ve devam edip ya konuşuyorsunuz ya da tuşlayarak sorununuza cevap arıyorsunuz..
Peki, o “Kayıt altına alınan” görüşmeleri dinleyen var mı?
Yok…
Eğer anlaşılamayan bir şey olursa abone ile servis arasında, dönüp geçmişteki konuşmayı önünüze koyuyorlar…
Neden bunları anlatıyorum?
Adı geçen GSM operatörlerini önce anlatıp, sonra da en son rezaletlerini ortaya koymak için…
O da şu…
Deprem bölgesindeki abonelerine faturalar gönderilmiş…
Hem de o televizyon kanallarında gördüğümüz yıkıntılara…
Ayrıca…
Gönderdikleri faturaların muhatapları hayatta mı değil mi, bilmiyorlar…
XXX
Hem çöküyorsunuz…
Hem hizmeti veremiyor veya aksatıyorsunuz…
Bir de utanmadan fatura gönderiyorsunuz…
XXX
Sonradan farkına varmışlar hatanın, özür dilemişler, ödemelerin tarihini de uzatmışlar…
Allah’ta korkun, kuldan utanın…
Bu bölgedeki telefonlardan, “Durum düzelene kadar ücret almayacağız” deseniz batar mısınız?
Yuuh…