Hani bir atasözümüz vardır ya…
“Dert bir değil ki ağlayasın, deli bir değil ki bağlayasın…”
Tam da bu ruh halindeyiz.
Gerek kişisel, gerekse ülke olarak sorunlar yumağı içindeyiz ve işin ilginç yanı, nasıl çözüleceği konusunda fikir birliğimiz yok ne yazık ki…
Bana göre öncelikli en büyük dört derdimiz var…
Birincisi, elbette ekonomik sıkıntılar ve bu konuda yaşadıklarımız…
ikinci sıkıntımız ise, dış politikada yaşadıklarımız.
Üçüncüsü, eğitim sistemimizdeki kargaşa ve yetersiz eğitim.
Ve dördüncüsü, hukuk sistemize yerleşen olumsuzluklar.
Bunların hepsi de ayrı bir yazı konusu, ben bu yazımda yine ekonomiden söz edeceğim…
XXX
Defalarca da yazdığım gibi, ekonomik sorunların çözülerek, dar gelirli, emekli, küçük esnafın rahata biran önce kavuşması için…
İthalata dayalı girdilerin olabildiğince en aza indirilmesi…
Tarım ve hayvancılığa gereken devlet desteğinin verilerek üretimine yönelik çalışmaların hızlandırılması, kırsaldan şehire göçün bu şekilde önlenmesi veya en aza indirilmesi.
Türk lirasının acilen değerinin dövize karşı yükseltilmesi…
Ve bütün bunlar olurken, toplumun gelirinin yeterli seviyeye çıkartılarak, ekonomide nakit dolaşımının adaletli bir şekilde döndürülmesi gerekmektedir.
İktidarın ekonomi yöneticilerinin, ekonominin düzelmesi için verdikleri uzun vadeli çözümler, toplumu ilgilendirmiyor.
Toplum, hık denilince vergisini veriyor, mık dedikçe de sabrını sonuna kadar zorluyor. Daha fazlasını beklemek, elbette insafsızlık olacaktır.
Bunları beklemek elbette bizim hakkımızdır.
XXX
Değerli okurlarım…
Güncel iki konuya daha değinmek istiyorum…
Birincisi, Galatasaray-Fenerbahçe arasında 30 Aralık tarihinde oynanacak süper kupa maçının, TFF’nin aldığı ve kulüplerin de sanırım onay verdiği karar ile Suudi Arabistan’ın Riyat kendinde oynanacağı haberi…
Bu gerçek ise, anlamakta zorluk çekiyorum.
Neden Suudi Arabistan?
İki kulüp, TFF’nin aldığı bu karara neden karşı çıkmadılar?
Ve gerçekten bu kupa maçı Suudi Arabistan’ın Riyat kentinde oynanırsa ve Fenerbahçe ve Galatasayaray da bu karara alet olursa…
Tutmakta olduğum Fenerbahçelilikten sonsuza kadar vazgeçiyorum ve adını bile ağzıma almama kararımı açıklıyorum.
XXX
İkinci konu, Kayseri’yi ilgilendiriyor…
Sevgili kardeşimiz Recep Bulut’un paylaşımından öğrendim…
Kayseri MHP Milletvekilimiz Sayın M. Baki Ersoy, zabıta ekiplerinin zarar verdiği bir seyyar satıcının zararını karşılamış ve onların sorunlarına destek vereceğini söylemiş…
Sayın Ersoy ile de görüştüm, doğruladı. Ancak ben de kendisine düşüncelerimi aktardım.
Yıllardır “Seyyar satıcılık” yapan kesimin ortaya koyduğu sorunları bir türlü çözemeyen ve bu konudaki çabaları boşa giden birisi olarak ifade ediyorum…
Bu insanların da elbette ev geçindirdiklerini, gelire ihtiyaçları olduğunu biliyoruz. Ancak bu topluluğun bir düzen getirip, kuralsızlıktan vazgeçirilmeleri, gerekirse eğitilmeleri şart.
Aksi halde “İpimle kuşağım…”d iye başlayan davranışa sahip olan seyyar satıcıların geçimlerini sağlama yolunda kural dinlemeyecekleri de ortada…
Peki nasıl çözülür?
Bana göre birincisi, kayıt altına alınmalı ancak mali yük yüklemeden.
İkincisi, belli mekanlarda kendilerine yer gösterilmesi ama, gösterilen yerlerin de toplumun yoğun olduğu bölgeler içinde kalması, dışlanmamaları gerekir.
Diğer yandan…
Zabıta ekiplerinin de bu topluluğa karşı davranışları, insani boyutlarda olmadır. Zabıta ekipleri içindeki birçoğunu tenzih ederim ama, bazılarının yetkilerini taşıyamadıklarını da biliyoruz.
Ve sonuç olarak…
Bu görev, elbette İlçe Belediye Başkanlarının talimatlarını beklemektedir.
Sayın Başkanların bilmesini istediğim bir şey var…
Sayın Başkanlar…
Büyük yatırımlar ile uğraşmaktan, toplumun bazı kesimlerinin dertlerini göremiyorsunuz galiba…
Biraz da “Tebdili kıyafet” toplum içinde mi gezseniz, yanınızda çok kimseyi taşımadan…
Ama biliyorum ki bu uyarımızı da önemsemeyecekler.
Bir kaç kez cevap istemek üzere yazdığım yazılara cevap vermeyen başkanlardan öyle bir şey beklemiyorum zaten.