Olması muhtemel veya olma olasılığı çak yakın şeyleri anlatmak için halk arasında kullanılan bir deyimdir…
Eli kulağında…
Çoğu kez bu türden deyimleri kullanırız da, nereden geldiğini pek bilmeyiz.
Hele bu nesil…
Peki, bu deyimin hikayesi nereden gelir?
XXX
Bu deyimin hikayesi İslamiyetin ilk yıllarına kadar uzanmaktadır.
İslamı seçenlerin sayısı giderek artmaya başladığında, müslümanların ezan ile namaza çağrılması kararlaştırılmıştı.
Bu görev için de Bilal-i Habeşi seçilmişti. Hz. Bilal'in bu göreve seçilmesindeki etkenlerden biri de elbette sesinin güzel olmasıydı.
Ne yazık ki Hz. Bilal, ezan okuyacağı sırada, müşrikler hakaret ediyor, çocuklarını ses yapmaları ve alay etmeleri için Hz. Bilal'in yanına yolluyorlardı.
Müslümanlığın ilk müezzini Hz. Bilal ise bu sesleri duymamak için eliyle kulağını kapatıp, ezanı bu şekilde okuyordu.
Hz. Bilal'in bu hareketi ondan sonra da müezzinler arasında uygulanmaya devam etti ve böylece olacak, olması çok yakında beklenen anlamına gelen "eli kulağında" deyimi ortaya çıkmış oldu.
XXX
Elbette olması hiç istediğimiz bir şey değil.
Ancak bu cinayetlerin, emperyalist destekli devlet terörünün de bir son bulması gerekiyor.
Aksi halde III. Dünya savaşı patladı patlayacak. Ya da bir toplum, devletlerin ve özellikle de islam dünyasının duyarsızlığı karşısında soykırımına uğrayacak.
Tamam da, III. Dünya savaşını çıkartmak kimin yararına ya da şöyle sorayım, kim ve kimler bundan çıkar sağlayacak. Dahası, buna kim nereye kadar cesaret edecek?
Ancak Perşembe günü akşam saatlerinde Gazze şeridine yığılan ve oradan Gazze'ye giren İsrail tank birlikleri haberleri böyle düşündürüyor bizi…
Ayrıca; ABD Deniz kuvvetleri orada, İngiltere Deniz kuvvetlerini gönderiyor. Ya Rusya?
“Donanmamı boğazlardan geçirip de Akdenize ulaşacağım” diye harekete geçerse?
İşte bu nedenle aklımıza geliyor…
III. Dünya savaşı eli kulağında geliyor gibi…
XXX
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, dış politika sloganını şöyle ortaya koymuştu: “Yurtta sulh cihanda sulh…”
Ancak bu söylemin arkasında asla “Korku” yoktu…
Gerek Atatürk, gerekse İsmet İnönü, gerektiğinde çizmelerini giyebileceklerini muhataplarına diplomatik dille ifade edebilmişlerdi…
Hatta Türk milletinin asla korkmayacağını gerektiğinde koşullar ne olursa olsun, gereğini yapabileceğini, zamanın ABD Başkanı Lyndon Baines Johnson’a diplomatik bir ifade ile anlatmıştı…
İsmet İnönü, 1964 yılında kendisine küstah ifadelerle dolu bir mektup yollayan Başkan Johnson'a cevabı; "Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de bu dünyada yerini bulur" olmuştu.
İsmet İnönü, II. Dünya savaşına girmeyerek, ama son saniyede müttefik kuvvetler yanında yer alma kararı ile siyasal bir kazanç da elde etmişti.
Türkiye, bugün, dünden daha dikkatli olmak ve esip yağmak gibi bir tutum içinde olmamak zorundadır.
TBMM’nin kapalı oturum sonrasında yayımladığı ve tüm partilerin altına imza koydukları bildiriyi de olumlu görüyorum.
Tamamdır, her hangi bir masada bulunmasında belki fayda vardır, ancak o masada bulunurken alınacak kararlar sonucunda kendimizi bir savaşın içinde bulmamak üzere o masada oturma kararlılığında olduğumuzu bilerek oturmak zorundayız.
Çünkü…
Tehlike kapımızda duruyor…
Olaylar hızla büyüyor…
Söylemek belki çok çok erken yersiz de olabilir ama, III. Dünya savaşı da eli kulağında gibi…
Neden mi?
İsrail bu kez durmayacak…
Durdurulamayacak…
Hatta görüldüğü gibi emperyalist ülkelerce de desteklenecek…