SİYASET, ALKOLLÜ İÇECEK Mİ?
Toplum ne kadar ilgisiz görünse de, zamanı geldiğinde bir oy kullanacak kadar siyaset ile ilgilidir…
İllerde ve ilçelerde bazı kişiler var ki, siyasette ne kadar başarılı olur veya olmazlar, kendilerini boyunca siyasetin içinde saysalar da, varabilecekleri yer, ancak siyasi partilerin kapılarına kadardır. Çünkü siyasetteki alt yapıları, bilgileri, becerileri, onları daha ileri götürmeye yetmez.
Diğer yandan yine il ve ilçelerde, siyasi partilerin içine girenler, ancak topluma faydası dokunmayan tiplerdir. Her şeyin içinde olmaya çalışırlar ancak başarabildikleri tek bir şey yoktur.
Bir kısım da vardır ki, İl ve İlçelerde kendilerine göre siyasi partinin yönetimlerinin oluşmasında etkili olmaya gayret ederler. Ne var ki bu “Siyaset ağaları” diyebileceğimiz figürlerinin de siyasi partilere bir katkıları olamaz, çünkü onlar da yeteneksiz, partilerin üzerine çöreklenmeye çalışan amaçsız asalaklardır.
İsterler ki bu tipler, her şeyin seçiminde ve oluşumunda sadece etkileri olsun, adları okunsun, sözleri dinlenir olsun. Doğruluğu veya yanlışlığı onlar için çok önemli değildir.
Partiler aslında bu kişilerin tavırları yüzünden amaçlarına ulaşamazlar, millete dertlerini anlatmak için zemin bulamazlar.
Ülkemizde ise din faktörünü kullanan partiler, sadece bu yöntemle başarılı olurlar.
XXX
Gelelim genel merkezlerine…
Genel merkezlerde bir genel başkan vardır ve etrafında ona Palamar (Gemileri limana bağlayan halat) ile ölümüne bağlı adamlar vardır…
Bütün aktiviteleri, genel başkanın arkasını kollamak, ona ne pahasına olursa olsun destek çıkman ve bu suretle de bulundukları makamları korumaktır.
Bakın Türkiye’deki siyasi parti genel merkezlerindeki kadrolaşmaya, başka bir şekil göremezsiniz.
Partiye bir katkıları da zaten yoktur…
Genel merkezce seçilen milletvekillerine gelince…
İstisnaları dışında tutuyorum, ancak çoğunluk mecliste başkanvekillerinin parmağını takip ederler. Kalkarsa kaldırırlar, kalkmazsa kaldırmazlar. Sonucun ne olduğu veya olacağı onlar için önemli değildir. Yeter ki birkaç dönem milletvekili olabilsinler.
Elbette böyle bir tabloda, iktidarın muhalefet ile danışma ilişkisi içinde olması beklenemez. Millet lehine olacak teklifler ve kararlar, nasıl olsa iktidarın oylarına bağlıdır muhalefet açısından.
XXX
Bir de TBMM dışı siyasi partiler vardır. Ya da gurup kurma sayısına erişememiş siyasi partiler.
Mecliste temsil edilebiliyorlarsa, konuşmaları oldukça zor olduğu gibi, süresi de kısıtlıdır. Dertlerini anlatamazlar.
Meclis dışındakiler ise, hariçten gazel okurlar. Toplumda karşılıkları bile neredeyse hiç yoktur.
Ancak bu kadroların siyaseti bırakıp, yerlerine genç kadroların geçmesi için hiçbir çabaları yoktur.
Acaba siyaset alkollü bir içecek midir ki, tutkuyla bağlanan bir daha bırakamıyor?
Ne dersiniz?