İnanır mısınız, kendimi “Kasabın kedisi” gibi hissediyorum.
Aldığım 8 bin 260 lira emekli maaşı ile neler alabileceğimi düşünüyorum.
Kasap vitrinin önünde, vitrindeki, etlere bakıyorum.
Kasabın kedisi gibi sanıyorum kendimi…
Markete gidiyorum, rafların arasında gezerken de fiyatlara bakıyorum…
Lokantaların önünden geçerken içeri bakıp, kapısının önünde yatasım geliyor.
Kasabın kedisi gibi sanıyorum kendimi…
Ha iki bir şey önüme atarlar mı diye.
Ya da bir tabak pilav üstü kuru, üstüne de bir parça döner, tadımlık olsun diye…
Ne zamandan beri “Kasabın kedisi” haline geldik?
XXX
Çarşamba günü saat 16.30 da asgari ücret komisyonu, AKP parti binasında, neden parti binası, orası da tartışılır, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanacağı haberini aldık.
Başladık beklemeye, kasabın kedisi gibi.
Diyeceksiniz ki “Sen neden bekliyorsun, çalışan değilsin ki?”
Haklısınız da her halde ben de bu milletin insanlarından biriyim, birimizin derdi, hepimizin derdi diye düşünüyorum.
Televizyonlarda haber saati idi ve 19.30 da bakan tarafından açıklama yapılacağı açıklandı amma saat 19. 45 oldu, bakan, yanında Türk-İş ile Tisk Başkanı ve heyetlerin diğer üyeleri toplantı salonuna girip yerlerini aldılar, suphanallah boncuğu gibi, bakanın sağında solanuda sıralanmışlardı.
Bakan, insanların yüzünde gülücükler yaratacak tatlılıkla, sunumuna başladı.
Sanırsınız ki asgari ücreti öyle bir seviyeye getirmişler ki, bundan böyle kimse kendini “Kasabın kedisi” olarak görmeyecek.
Neyse…
Açıkladı, 17 bin 2 lira…
Beni tuttu mu bir gülme…
Hani “Kasabın kedisi” gibi kuyruk sallayarak miyavlayasım geldi.
Ya hu, 17 bin 17 bin, orasını anladık, her ne kadar yetmese de, kuyruğundaki o 2 liralık cıngıl neyin nesi?
XXX
Yılbaşından sonra emekli aylıklarına da zam bekliyoruz elbette…
Ancak asgari ücret rakamını görünce, artık anladım ki, kasabın vitrini önünde miyavlamaya devam edeceğiz.
Biz buna müstahak (Layık) mıyız?
Hiç kuşkunuz olmasın ki müstahakız çünkü olayların bu seviyeye gelmesindeki esas etkenin, toplumun bizatihi kendisi olduğunu biliyoruz.
Toplum olarak kasabın kedisi gibi, sağa sola bakarak ve dünkü yazımda da yazdığım gibi, ellerimiz cebimizde havaya bakıp ıslık çalarak yürüyeceğiz.
Ve işin ilginç yanı, bunu yaparken de kendimizi mutlu hissedeceğiz…
Nasıl mı olacak?
Bilmem, nasıl olacak?