CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, toplantılarda: “Ömrümün sonuna kadar genel Başkanlık yapmak istemiyorum. Partinin ilkelerine bağlı, geçmişi temiz biri çıksa hemen bırakırım" dedi…
Bu söz, ilginç ve bir o kadar da tartışmaya açık bir söz…
Demek ki CHP içinde “İlkelerere bağlı ve geçmişi temiz” kimse yok, öyle anladım ben…
CHP’nin kuruluşundan sonra “Ömrünün sona kadar” genel başkan olan tek kişi var, Atatürk…
Ondan sonra İsmet İnönü Genel başkanlık yaptı, ama ömrünün sonuna kadar değil.
Elbette iki genel başkanın da “İlkeler” konusunda eleştirilecek bir tarafları yok, çünkü ilkeleri koyanlar idi…
Aynı zamanda “Geçmişi temiz” olma konusu da zaten tartışmaya bile açık değil, yapmaya kalkan çarpılır…
Yine böyle bir ”Değişim” talebi üzerine yapılan kurultayda, CHP’nin üçüncü Genel Başkanlığına Bülent Ecevit getirildi…
Bülent Ecevit’e de “ ilkeler ve geçmişi temiz” olma konusunda kimse laf edemez.
CHP, 1980 darbesi ile kapatıldı…
Bülent Ecevit yasaklı iken, eşi Rahşan Ecevit tarafından kurulan DSP’ye siyasi yasağı kaktıktan sonra genel başkanlık etti ve o partinin ilkelerini zaten kendi belirledi…
Diğer partilerin siyasi tarihimiz içindeki serüvenlerini anlatmayacağım…
Bize, Kılıçdaroğlu’nun sözleri üzerine CHP’nin geçmişi ve geleceği gerekli şimdi…
XXX
Önce ilkelerden başlayalım…
CHP; 1927'de cumhuriyetçilik, halkçılık, laiklik ve milliyetçilik olarak tanımlanan dört ilkeye, 10-18 Mayıs 1931 tarihlerindeki üçüncü parti kurultayında devletçilik ve inkılapçılık ilkeleri eklenerek "altı ok" kavramı benimsenmiştir.
Yani; CHP’nin temel ilkeleri “Altıok” içinde belirtilmiştir ve bu ilkelerde her hangi bir “Yazılı değişiklik” olmamıştır.
İlkeleri: Cumhuriyetçi, halkçı, laik, milliyetçi, devletçi ve inkılapçı…
Kılıçdaroğlu’nun sözü üzerine şu soruyu sormadan geçemeyeceğim…
CHP içinde kaç milletvekili, kaç MYK üyesi, kaç PM üyesi ve kaç parti üyesi bu ilkeleri bir çırpıda şak diye söyleyebilir?
Çünkü Bülent Ecevit sonrası, parti içinde bu ilkeler rafa kaldırılmaya çalışıldı ve kaldırıldı da.
Hele Kılıçdaroğlu’nun “Helalleşme” gibi CHP’nin ilkelerine aykırı girişimleri de üzerine bir güzel tüy dikti…
CHP, kimle ve ne için helalleşecekti?
Toplum adına ilk üç genel başkan döneminde ne gibi helallik gerektirecek haklar ihlal edilmişti de helallik istemek gereği duyuldu?
Aynı soru, İsmet İnönü içinde sorululabilir.
Bütün bu soruların cevabı Kurtuluş savaşı kazanılıp, dün yani 24 Temmuz tarihinde yıldönümünü kutladığımız Lozan antlaşması ile de perçinlediğimiz, birilerinin “Süresi 100 yıl” diye halt işlediği süreçten başlayarak, kuruluş amaç ve gelecekte varılması gereken hedefler belirlenmişti…
Bu süreç, CHP içinde çıkan DP’nin 1950 yılında iktidara gelene kadar aksamadan sürdürüldü. Bundan sonrasını tartışmak ayrı bir konu ve şimdilik oraya girmeyeceğim.
Gelelim “Geçmişi temiz” olma konusuna…
Atatürk, İsmet İnönü ve Bülent Ecevit’in geçmişini tartışamazsınız.
Bulacağınız bir leke yoktur…
Soralım şimdi Bay Kemal’e…
Siz şimdi CHP içinde “Geçmişi temiz” adam mı arıyorsunuz?
Eğer genel başkanlığını devralacak “Geçmişi temiz” adam yok ise, sizin göreviniz o adamlar kimlerse, partiden temizlemek değil miydi?
Ayrıca Bay Kemal…
Siz bir de şu soruya cevap verin…
İl ve ilçe yönetimlerini görevden almak, tabanın tercihini umursamamak değil mi?
Bu nasıl bir demokrasi anlayışı?
Eğer CHP içinde “Geçmişi temiz adam” kalmadıysa, demek oluyor ki, “İlkelerini” de bilen adam kalmamış demektir.
Siz ve parti mensuplarınız, önce kuruluş ilkelerini bir öğrenin…
Tekrar soruyorum…
CHP’nin altı okunun anlamını duraksamadan bilecek, sayacak kaç kişi var içinizde?
Varsa, çıkarsa eğer, işte onlar geçmişi de temiz, ilkelerine de sahip çıkanlardır…
Hele partinin içine çöreklenenleri alıp gidin, bilenler ve temizler belki onlar ortaya çıkarlar…
Çıkmaz mı diyorsunuz?
O zaman diğer partilerden hiç bir farkınız yok, kapatın gidin dükkânı...
Söylediğiniz söz, size yakışmadı bilesiniz…