Anaların ne hakkı unutulur, ne de kendileri.
Tüm analara saygılarımı iletirken, benim anama ve ahirete göçen analara da rahmet diliyorum. Bildiğiniz gibi, zaman zaman rahmetli anamdan söz ederek başlarım yazıma. Bu da onlardan biri olsun izniniz olursa.
Anam rahmetli, çok titiz bir kadın idi, her konuda…
Evine çok titizlenirdi, evi bal dök ye temizliğindeydi. Yemekleri derseniz, bir başka, bir kaşığa 194 adet mantı sığdırdığı, TRT arşivlerinde mevcuttur. Ayrıca uyduruk ama çok lezzetli yemekleri de olurdu ki, en ünlüsü, “Bozuk kabak dolması” adını verdiği yemeğidir. Bir vesile ile ortaya çıkmış, ama çok da sevince zaman zaman yapmıştır. Bilhassa işinin acele olduğu günlerde…
Türkiye’nin her karış toprağını bilir, yöresel yemeklerini de yapardı. Avrupa’da gezmediği devlet kalmamış, bir kez hacca bir kez de umreye gitmişti.
Böyle bir anaya, şu veya bu konuda akıl vermeye kalkılır mı?
Kalkılmaz ama ben zaman zaman ona yemek tarifi vermeye kalkınca ya da işine karışınca “Avrat Asiye gibi her işe burnunu sokma, otur oturduğun yerde” diye çıkışırdı.
XXX
Peki, “Avrat Asiye” ne demek?
Birincisi; Her kadın işinden anlayan ve yapan; erkek için söylenir.
İkincisi; İlden ayrıksı; başkasına benzemeyen, özgün hareket edip konuşan; alışılmamış değişik bir tiptir.
Bir de üçüncüsü var; aklı erdiğine de bildiğine de bilmediğine de karışır ve de çenesi düşüktür konuşur…
Bu tanımlama size neyi veya neleri, kimleri hatırlatıyor?
Oturun orasını artık siz düşünün…
XXX
Gelelim neden siz düşünün dediğime…
Ben bıktım düşünmekten, artık seçimin en hızlı ve hararetli dönemine girdiğimiz bugünden itibaren, siyasileri izleyeceğim, zaman zaman güleceğim, zaman zaman eğleneceğim, gelecek günleri karamsar görsem de, keyif almaya çalışacağım.
İçinizden “Ne biçim adamsın sen, neye güleceğin, neye kızacağın, neye sevineceğini kestiremiyoruz” diyebilirsiniz ki haklısınız…
Peki, sizin belli mi?
Hiç sanmıyorum…
Şarkıda ifade edildiği gibi; “Dertleri zevk edindim, bende neş’e ne arar. / Elem dolu kalbimden gitmiyor / Gitmiyor hâtıralar”
Yaş olmuş yaklaşık seksen, bu gözler neler gördü, bu kulaklar şimdi çok hassas duymasam bile neler duydu, bu gözler neler neler gördü, ne “Avrat Asiye”lere şahit oldu.
Bizim nesil, ülkeyi koruyarak bugünlere getirdi de bundan sonrası Allah’a emanet artık.
İzledikçe siyasileri, göğsüm sıkışıyor, yüreğim pare pare parçalanıyor ve “Ne günlere kaldın be oğlum” diyerek kendime kızıyorum…
Ah anam ah…
Şunun şurasında kaderimizi belirlemeye 31 gün, yazın gelmesine de Kasım hesabı ile 45 gün kaldı…
Hayatta olsaydın da sen de görseydin…
İşine karıştığımda, yemek tarifleri vermeye kalkıştığımda “Avrat Asiye” diye kızsaydın.
En azından devlet işinde aklımız ermediklerini konuşmazdı bizim nesil. Ortak düşünmeyi bilir, her zaman bir bilene saygı gösterirdi. Avrat Asiye’likleri güçleri, ancak analarına yeterdi.
O zaman sesleneyim Ana’ma… Hem de yürekten, hem de gözyaşlarım arasından
Ana…
Bir an da olsa da çık gel be…
Her zamanki gibi yol göster, yüreğim sıkışıyor, kimseye doğruları anlatamıyoruz be…
XXX
Yazımın sonunda rahmetli Anamın “Nir kitaplık” sözünün daha size aktarmak isterim…
Yine bir gün “Avrat Asiye’liğim” tuttu galiba, sordum; “Ana… Sen neden hiç baklava yapmıyorsun?”
Cevabı çok ilginçti…
“Benden çok iyi yapanlar varken neden onunla uğraşayım ki!..”
Yaaa…
İyi yaptığın, yapabildiğin işlere odaklan kardeşim,, her şeye maydonoz olma…