Hemen herkesin bildiği bir Nasrettin Hoca fıkrası vardır.
Şöyle…
Köylüler Cami imamının olmadığı bir Cuma günü Nasreddin Hoca’ya “Bugün bize vaaz et” diye ısrarla rica ederler. Hoca kabul eder ve vaaz etmek için kürsüye çıkar. “Ey cemaat, bugün size ne anlatacağım biliyor musunuz?” diye sorar. Cemaat:” Hep birlikte hayır, bilmiyoruz” diye cevap verir. Hoca: “Bilmediğiniz şeyi size nasıl anlatabilirim?” diyerek kürsüden iner. Cemaat bu işten bir şey anlamaz.
Aradan zaman geçer ve ertesi Cuma namazı vakti Hoca cemaatin ısrarı üzerine yine vaaz kürsüsüne çıkar ve : “Ey cemaat, bugün size ne anlatacağımı biliyor musunuz?” diye yine sorar. Bir önceki Cuma Namazındaki durumu hatırlayan cemaat aynı duruma düşmemek için : “Evet, biliyoruz.” der. Bunun üzerine Hoca : “Bildiğiniz şeyi ben size nasıl anlatabilirim?” der ve kürsüden iner.
Cemaat Nasreddin Hocayı konuşturmak için başka bir karar alırlar ve : “Hoca aynı soruyu sorarsa, yarımız biliyoruz desin ve diğer yarımızda bilmiyoruz desin” diye aralarında anlaşırlar. Cuma günü geldiğinde Hoca yine cemaatin ısrarı üzerine vaaz kürsüsüne çıkar ve cemaate aynı soruyu sorar: “Ey cemaat, bugün size ne anlatacağımı biliyor musunuz?” Bu soruya hazırlıklı olan cemaatin yarısı bildiklerini söyler ve diğer yarısı da bilmediklerini… Bunun üzerine Hoca taşı gediğine koyar ve “Bilenler bilmeyenlere anlatsın” der ve vaaz kürsüsünden iner.
Bu fıkradan ne çıkardığınızı bilemiyorum. Ancak Nasrettin Hoca fıkralarından alınması gereken dersler olduğuna eminim.
Hoca ilk kürsüye çıktığında “Bilmediğiniz şeyi size nasıl anlatabilirim?” diyen ne demek istemiş olabilir?
Kısaca, öğrenmek istiyorsanız, okuyacaksınız ki anlatılanı da anlayabilesiniz, daha fazlasını öğrenebilesiniz…
İkinci Cuma hutbesinde “Bildiğiniz şeyi ben size nasıl anlatabilirim?” dediğinde ne anlatıyor dersiniz?
Bildiğiniz şey ile bilmediğiniz şeylerin farkında mısınız? Öğrenmek için yine bildiğinizin üstüne eklemek zorunda olduğunuz bilgiler mutlaka vardır, okuyup, dinleyip öğreneceksiniz…
Peki, üçüncü Cuma hutbesinde “Bilenler bilmeyenlere öğretsin” derken anlatmak istediği şey nedir?
Bildiğiniz varsa, başkaları ile paylaşmayı da bilmeniz gerekir. Eğer paylaşamıyorsanız, sizdeki bilginin hiç bir faydası yoktur.
Bilgi, toplumla paylaşıla biliyorsa ancak bilgidir.
XXX
Gördüğünüz gibi, Nasrettin Hoca’nın fıkraları, kakara-kikiri gülmek için anlatılan fıkralar değildir.
Her bir fıkranın içinde mutlaka alınması gereken derler vardır
Bu fıkrayı neden anlatma gereği duyduğuma gelince.
Sizlere bu köşeden bir şeyler yazıyorsak, amiyane deyişle İşkembe-i Kübradan sallamış gibi olmamak için önce araştırıyoruz. Bilgimizi üstüne bilgi koyuyoruz ve ondan sonra da fikirlerimizi ifade ediyor, faydalı olmak istiyoruz.
Demek istediğim kısaca şu ki, artık sizler de okuyun, öğrenin, düşünün, akıl süzgecinden geçirerek doğruyu bulun.
Bugün ekonominin geldiği noktanın tek sorumlusu iktidar değildir.
İkinci ve iktidarda daha öncelikli ve önemli sorumlusu, bizzat sizlersiniz, toplum olarak bizleriz..
Çünkü neden?
İşte zurnanın zırt dediği nokta bu…
İşi ehline vermek yerine, aldatıldığımızın da farkına varmadan bilgisizce, körü körüne hareket ediyoruz.
Biraz uyanın…
Biraz bilgi sahibi olun…
Duygularınızı bir kenara bırakın ve aklınızla hareket etmeyin öne çıkarın…
Yoksa layık olduğunuz şey, bugün yaşadıklarınızdan başka şey değildir.
İşin acı olan tarafı, tuz kurunun yanında yaşın da yanıyor olmasıdır…
Ayrıca biz Nasrettin Hoca da değiliz, o kadar ferasetimiz (Zekâmız) da yok bizim…