Osmanlı’ya methiye düzenlere…
Sanayici ve iş insanları patronlara sözüm!
Cihan Padişahı Kanuni Sultan Süleyman, ki adı üstünde devlet yönetiminde “Kanun” koymuştur, şöyle bir sözü vardır: “Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi” derken, devletin geleceğinin sağlıklı olmasına bağlı olduğunu açıkça ifade etmiştir…
Bugün geldiğimiz noktada ülkenin sağlık durumunun ne halde olduğunu, millet yaşayarak görüyor, takdir elbette milletin…
Kanuni Sultan Süleyman, bir de şunu söylüyor: “Bir insana yetki vermek için, sakın önceki haline güvenmeyesin!
Nice kimseler vardır ki eline fırsat geçmediği için zühd ve takva yolunda gözükür; fırsatı ele geçirdiğinde ise Nemrut ve Firavun kesilir.”
Kanuni Sultan Süleyman, Topkapı Sarayı’nın bahçesindeki ağaçlara dadanan karıncalar için Ebu Suud Efendi’ye sorar: “Meyve ağaçlarını sarınca karınca, günah var mı karıncayı kırınca?”
Eby Suud Efendi Cevap verir: “Yarın Hakkın divanına varınca Süleyman’dan hakkını alır karınca.”
Demek ki neymiş?
“Hak” karıncanın da olsa, hukuk, karıncaya hakkını verir miş…
Öte dünyada olsa da.
Daha da önemlisi, Ortaasya’dan bu yana Türk devletlerinde, yönetenler asla tek başına karar vermemiştir. Mutlaka bir kurulları olmuştur. O kurullarda görüşülüp tartışıldıktan sonradır ki, yöneten kararını vermiştir.
XXX
Gelelim hukukun üstünlüğü ilkesine ve AYM Başkanının sözlerine.
“Bireysel başvuru, hukuk sisteminde bir devrim yaratmıştır. Mesela hukukun anayasallaşması olarak ifade edilen bir süreç başlamıştır. Birden fazla yorumcunun olduğu yerde birden fazla yorum vardır. Bu yorum farklılığı, yorum çeşitliliği, demokratik hukuk devletleri bakımından bir zenginlik geliştirir. Demokratik hukuk devletlerinde buna yer vardır. Ama yorum kakofonisine yer yoktur.
Anayasa Mahkemesi’nden yeni bir ihlal kararı beklemeden kamu gücü kullanan organların burada belirlenen ilkeleri ve esasları dikkate alarak karar vermesi gerekir.
Objektif etkiyi biz bireysel başvurunun amacı bağlamında tartışmak durumundayız. Nedir o amaç, ihlallerin önlenmesi, yeni ihlallerin engellenmesi ve ihlalin kaynağının kurutulmasıdır. Bireysel başvurunun amacı tek tek herkesin temel hak ve özgürlüklerle ilgili hak ihlali iddialarını ele alıp çözüm bulmak değildir. Olamaz da... Bireysel başvurunun amacı hukuk sisteminin, hukuk düzeninin, yargının işleyişini hak ihlali üretmeyecek, ortaya çıkarmayacak bir noktaya getirmektir. Bu da ancak objektif etkiyle mümkündür."
Hukukun üstünlüğü ve Anayasa hükümlerine uymanın kesin kural olması gerektiği konusunda bir hukuk adamı olarak daha ne demesi gerekir?
Diyorlar: “Anayasa Mahkemesi’ni kapatalım.”
Diyorlar: “ Anayasa Mahkemesi kararlarını kabul etmiyorum.”
Peki, kabul etme, ayrıca kapat da, karıncanın hakkı ne olacak?
Cevabı verilmesi gereken soru bu…
Hadi verin…
Karıncanın hakkı, kimin üzerinde?
Hukuka uyanların mı, hukuku reddedenlerin mi, ya da hukuku istediği gibi kullananların mı?
XXX
İşte “Adalet’in ve hukukun” önemini vurgulayan birkaç önemli söz…
“Allah, hak ve adaletle idare edenleri sever.” Kuran- Kerim’den. “Adalet mülkün temelidir.” Hz. Ömer . “Her hak sahibine hakkını ver.” Hadis. “Adalet kâinatın ruhudur.” Ömer Hayyam. “İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır.” V.Hugo. “Adaletin olmadığı yerde ahlak da yoktur.” Montaigne. “Bir saat adaletle hükmetmek, bir sene ibadet etmekten daha hayırlıdır.” Hz. Muhammed. “Bir günlük adalet altmış yıllık ibadetten faziletlidir.”
Daha ne desin Adalet ve Hukuk?
Nemrut veya Firavun olmadan yönetmek gerek işletmeci, sanayici ve iş insanları patronlar!
Kızım anladı da…
XXX
AHŞAP MI BETONARME Mİ?
Biraz gecikmiş bir konu olacak ama olsun varsın.
Bu cumartesi ve pazar günü CHP büyük kurultayı yapılacak.
Bu kurultayda genel başkan da seçilecek ki, gündemin en önemli takip ettiğimiz gelişmesi bu olacak.
Genel başkanı, bildiğiniz gibi delegeler seçiyor.
Sorum şu: Seçilen delegeler ahşap mı betonarme mi?
Nasıl bir soru ve tanımlama değil mi?
Haklısınız da ben şöyle düşünüyorum.
Eğer ahşap bir yapıya sahip ise bana göre sağlıklı bir delege yapısına sahip. Yok eğer betonarme ise işte taş yığını, nereye koyarsan orada durur, ahşaba benzemez, ahşap canlıdır.
Demek istediğim şu…
Delegeler, çarşaf liste ile ve kendi iradeleriyle mi listeye girip şeçildiler, yoksa blok listeden mi seçildiler?
Diyebilirsiniz ki ikisinin arasında ne fark var?
Öyle büyük fark var ki, biri yüreği ve aklı ile karar verip oy kullanır, öteki, yani blok gelenler talimat doğrultusunda oy kullanır.
Seçilmek üzere seçilenlerdir.
İllerden gelen delegeler eğer çoğunlukla “Blok liste” ile gelmişler ise seçimi Kılıçdaroğlu kazanır.
Yok eğer kendi istekleri ile çarşaf listeye girip gelmişler ise Özel genel başkanlığı kazanır.
Bu bir kehanet değil, siyasetin ayak oyunlarından ve gerçeğin ta kendisidir.