Yeri geldikçe tekrarlarım, 1963 yılından bu yana gazete köşesinde yazarım. Benim bildiğim bir şey var ki şimdileri değişmiş, anlayamıyorum…
Konu, makamların basın müdürlerinin görevleri nedir?
De, söyle, “Sana ne” de…
Tamam da kazın ayağı öyle değil ki…
Eskiden ne zaman istesek, her hangi bir makamı (Vali ve Belediye başkanları) telefonu açtığımızda ulaşırdık.
Şimdi yerlerinde yoklar…
Elbette iş güç takip ediyorlar, zaten onlardan da bizimle irtibat kurmalarını beklediğimiz de yok. Ancak bu makamların bir “Basın Büroları” ve bir de başında “Müdür” unvanı taşıyan birileri var.
Eskiden biz, genellikle basın müdürleri ile ilişki kurar, onlarla muhatap olurduk…
Yazdığımız yazıların veya haberlerin, makama yansıması ve tepkisini onlardan alırdık. Çok ekstrem bir konu olduğunda makam, zaten kendisi doğrudan arardı…
Şimdi makam yok, basın müdürleri de yok, soracak, cevap alacak adam da yok…
Soruyoruz nerede…
Makamın programlarında peşinde…
Abi, senin makamın peşinde ne işin var, onun eline adam gerekiyor ise özel kalem müdürü var, sen neden peşindesin?
Fotoğraf çekiyor veya çektiriyormuş!…
Fotoğraf çekilirken açısını, ışığın nereden geldiğine mi bakıp, fotoğraf çekene talimat veriyorsunuz?
Basına veremezsin, çünkü basın, fotoğrafın nasıl çekileceğini pekala bilir.
Sözün özü, batı cephesinde çok şey değişmiş komutanım…
Bilgi alamazsak, sallarız, olmadı atarız çimdiği, morartırız…
XXX
Vali bey, kendisine hitaben yazdığım yazıyı nasıl bulmuş bilmiyorum. Etrafındakiler “Boşver onu, delinin tekidir” demişler ise zaten adımız , lakabımız “Deli İbrahim”, gerçi bir de “Zincirli deli” var ya…
XXX
Zaman zaman şunu ifade ediyoruz o makam sahiplerine…
Kayseri’nin kültürüne zarar vermeyin, diyoruz.
Örneğin, doğduğum mahalleden eser kalmadı, iki cami, bir çeşme kalıntısından gayrı. Adı bile yok oldu…
Sahabiye Mahallesi’ni akıllarına taktılar, beton yığacaklar.
Yarın bir gün, Fatih Mahallesi’ne sıra gelecek muhtemelen…
Sümer Mahallesi’nde mülk sahipleri dilekçe verir de talep ederse, kentsel dönüşüme sokulacakmış…