-Çıktık açık alınla on yılda her savaştan
-Pardon abi, hangi savaşa gidiyorsun?
-Ne savaşı birader, balığa gidiyorum.
-Nerede tutacaksın ki balığı?
-Suyun olduğu her yerde balık tutulur mu?
-Elbette tutulur.
-Peki, Taksim Meydanında balık tutulur mu?
-Taksim Meydanında havuz vardır, balıkları da süs balığıdır babam. Urfa Balıklı Gölde balık tutanı gördün mü?
-Tamam, orada tutulmuyor ama oradaki balık türü Sazan, başka sularda tutulsa yenir yani.
-Taksimdeki havuza Sazan bırakırlarsa tutarım belki.
-Peki, havuzda Sazan olursa süs balığı olmaktan çıkıyor mu?
-Git işine be birader, nereden nereye geliyorsun?
-Tamam, gideyim de sen de elinde olta, hangi savaşa gidiyorsun acaba?
XXX
Ömrünüzde böyle abuk sabuk bir diyaloga rastladınız mı hiç?
Olmaz çünkü…
Aklı başında hiçbir insan, Taksim meydanında olası bir havuzdan balık tutulup tutulmayacağını düşünmez…
Olmaz çünkü…
Onuncu yıl marşı ile balık tutmaya gitmeyi düşünmez.
Düşünse düşünse bir Karadeniz Türküsü söyler…
“Denizin baluklari / Gezer kayaluklari / Sen koydun yüreğuma / Hep ha bu darluklari”
XXX
Yazımı yazıp gazeteye göndermem gerekiyordu.
Aklım da İstanbul’da idi ve televizyondan günü izliyordum ki izin alayım de biraz geciktireyim dedim ve Semra Hanımı, sağ olsun izin verdi…
Ancak İstanbul’da işler karıştı…
Taksim Meydanına çıkmanın olasılığı yok ve olmayacağı da ortaya çıktı.
Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu, CHP milletvekilleri ve gurupları, sendikalar Saraçhane Meydanında bekliyorlardı.
İki yol vardı…
Ya Saraçhane kemerlerine doğru yürüyecekler, orada set kuran polis ile karşı karşıya gelecekler, ya da geri çekilip olayı çatışmaz zemininde halka anlatacaklardı ki bana göre bu yol daha doğru idi.
Bu arada ekranda Taksim Meydanı görüntüye geldi…
Bomboştu…
Kuşlar, kendi hallerinde ortada dolaşıyorlardı…
Ahmed Arif’’in bir şiiri aklıma geldi birden.
Şöyle diyordu şiirinde…
“Bir de kuşlar var hâkim bey / Her şeyin başı onlar / Onlar özgürlüğü koyuyor insanların kafasına / Baksanıza, terörist terörist”
Elbet bir gün kanatlarımızla gökyüzünde uçar gibi özgürce yaşamak dileği ile…
Elbette bir gün balık tutmak üzerine akla ziyan diyalog içinde olmamak dileği ile…
1 Mayıs Emek ve Dayanışma gününün tüm emekçilere kutlu olmasını diliyorum… Sonuç belli olmuştur, yazımı da bekletmeye gerek kalmamıştır bu nedenle…
XXX
Son bir şey daha…
Saraçhane kemerleri önünde sıralanmış ve başlarında miğferleri, ellerinde plastik kalkanları olan polislere, ellerindeki sopalar ile vuranların hareketlerini de asla onaylamıyorum..
Sonuçta o polisler oraya emirle sıralanmışlar ve görevlerini istemeyerek de olsa yerine getiriyorlar.
Dahası…
Şunu da protesto ediyorum…
Birisi emir veriyor; “Gazetecileri süpürün…”
Bu lafı edene sesleniyorum, gazeteci çöp değil ki süpüresin.
O süpürün dediğin gazeteci, senin de hakkını savunuyor yeri geldiğinde.
XXX
Bir de ekonomiden kısaca akla ziyan bir bilgi vereyim…
Mevduatta stopaj vergisi, “Vergilerde artış yok” denmesine rağmen % 5 den % 7,5 seviyesine yükseltildi.
Bu karar, iktidar içindeki ekonomi yöneticilerinin, ekonomiden bihaber olduklarının bir kez daha kanıtıdır.